hayatta bir erkeğin kazanabileceği en güzel mertebe ve en büyük zaaftır.
evladı kız olsun erkek olsun, hiç fark etmez. baba benim için dünyayı yakabilir misin dediğinde, bunun mümkün olmadığını bilsen de, benzin mi kullanayım mazot mu diye soracağın sorudur baba olmak.
ailesi için, evladı için hiç gözünü kırpmadan ölüme gitmektir baba olmak. asla tereddüt etmemektir.
bu yüzdendir ki şu söz çok doğrudur, bir evin kapısına kırk tane kilit vursan dahi içerde yatan bir babanın yerini tutmaz.
anlamlandırılamaz, tarif edilemez bir duygudur baba olmak. evladını ilk kucağına aldığında, ulan ben niye bunu daha önce yapmadım diye sorarsın.
ama zor da iştir baba olmak.
haklarından ve zevklerinden feragat etmek bir yana, evladı da iyi yetiştirmek gerekir.
annenin babanın, hatta o çok sevilen kadının dahi değiştirmediği alışkanlıkları, tadınca değiştiren duygudur baba olmak.
bu duyguyu yaşamak isteyen kim varsa, canı gönülden en kısa süre içinde yaşamasını temenni ederim.
öyle ki şimdiki aklım olsa bu duyguyu çok daha önce yaşamak isterdim.
Bizde bir tane var hâlâ nasıl olduğunu çözemedi. Bak diyorum eşeğe anlatsan o bile anlar 20 yılda çözemedi kendisi. Poyraz Kareyel'de bir replik var "Senin çocuğunla aranda annesi gibi bağ yok, o bağı sen kuracaksın." Öyle işte.
Duygu boyutunu anlatamam ama 10 gündür falan bu durumdayım ve sinek bile ısırmasın diye nöbet tutuyorum başında. Ve hep aklıma camiye bırakanlar, çöpe atanlar geliyor. Bu nasıl insanlık?
Henüz nasıl bir şey olduğunu bilmediğim, kendi babama bakarak nasıl bir şey olduğu hakkında fikir yürüttüğüm olgu.
50 yaşında, eyt sebebiyle 2 yıldır emekliliği bekleyen, emekliliğine 1 yıl kalmış bir adam. 2 aydır bu pandemi hedesi sebebiyle kısa çalışma ödeneğinden yararlanıyor, iş yeri çalışmayı durdurmuş. Bugün başına yine çok şanssız bir şeyler gelivermiş. Dayanamadım dedim ki: "yahu baba sen ne şanssız bir adam oldun ya". Gülerek verdiği cevap beni sebepsiz bir üzüntü ve hüzne sevketti:
"ne yapayım oğlum, şu hayatımda benim başıma gelmiş en şanslı şey herhalde bu pandemidir. 16 yaşımda istanbul'a geldiğim günden beri hep çalıştım. Ne zamandır; ilk defa 2 aydır çalışmıyor, evde kendi işlerimle uğraşıyorum, dinlendiğimi hissettim resmen. "
dedi. Cevap olarak bir şeyler söylemek istedim ama söyleyemedim. Ağaran saçlarına, kırışmaya başlamış suratına bir kez daha dikkatlice baktım ve "baba olma"nın nasıl bir şey olduğu hakkında düşünmeye başladım.
Hala düşünüyorum.