hep biraz uzaktan koklamak zorunda kaldığım, daha çok bakışlarında bulduğum kokudur vaktiyle. ki hatırlamaya çalıştıgımda, ürkek bir tebessümün yerleştiği gözlerden, ve yarım ama yine de sıcak bir gülüşten başka bir şey dolmuyor zihnime..
nasıl tarif edilir ki o koku,
akşam olsun diye sabah kalktığın andan itibaren dua etmeye başlarsın. geliş saati yaklaştığında sofra hazır, küçücük parmaklarınla kocaman kocaman doğradığın domateslerden yapılı salata masanın ortasına tüm ihtişamıyla yerleştirilmiş, terlikleri elinde ilk aşkım gelsin diye.
kapı çalar, hemen atlarsın kapının koluna, hemen kucaklar seni benim kuzucum napmış bugün bakalım diye. sarılırsın hemen boynuna, küçücük burnunla o muhteşem kokuyu içine çekersin. baba kokusu ne anne kokusuna benzer ne abla ne de yar...
keskin bir kokudur, bir o kadar da rahatlatıcı ferahlık veren kokuyu icinde barındırır. guven verir, isler karısınca, korkunca daha fazla duyulur. canım babamın kokusudur, dunyada baksa hicbir erkek babam gibi kokamaz, o kadar ayrıcalıklı bir kokudur. her zaman beni sevdigini, kollayacagını ve koruyacagını soyler kokusu. tertemizdir. mis gibi, mis.
kimsenin burnunda tutmesin ayrıca, herkesin yanında olsun bu koku.
eminönü'nde beraber yenilen balık ekmek kokusudur, yürüdüğünüz karanlık sokağın yağmur kokusudur, sigara kokusudur, vapurda yenilen simit kokusudur, çay kokusudur, deniz kokusudur, her sabah içirdiği ballı süt kokusudur, sınav kapısında size verdiği şeker kokusudur, çocukluğumun kokusudur, hayatımın kokusudur!
gece kokar baba. kesinlike sigara kokar ama... sonra hani kibrit yaksan tutuşacak kadar alkol kokar. bazen sarımsak kokar, yedigi işkembe çorbası munasebetiyle.
bi de sokak kokar baba.
şimdilerde anımsadıkça; yogun bir hasret kokar.