küçükseniz mahallede ki hep dayak yediğiniz o çocukla yan yana geçerken omuz vurmanızı sağlayabilecek tek durumdur.
yanınızda bir kadın olmadığında bile belirli bir yaşa kadar argo kullanamadığınız tek durumdur.
gene küçüksünüzdür ama baba ile maçlara gidebilecek yaştasınızdır. futbol ve takım tutmanın gerçekten ne demek olduğunu anlamaya başladığınız yaşlarda sergen'in galatasaray'A attığı son dakika golünü görememektir çünkü baba gol olabileceğini tahmin edip, hayvanlaşan taraftara karşı çocuğunu korumaya almıştır bile.
avantajlıdır çünkü yanınızda her vitrine takılacak bir kadın yoktur.
yaşamadığım olaydır. zevki babasına göre değişir. ulan yazlıkta 1 hafta beraber kaldık 19 yaşındaki oğluna hadi gel iki tek atalım demedi babam. böyle bir babayla nası güzel geçirilebilir ki.
hala vakit varken kıymeti bilinmesi gereken şeydir. zaman onu sizden aldığında keşke biraz daha vakit geçirseydik dememek için her fırsat değerlendirilmelidir. *
Güvende hissetmektir.
Kitaplar hakkında saatlerce konuşmaktır.
Destek bulmaktır.
Rahatlamaktır.
Fotoğraf çekmektir, çekilmektir.
Saatlerce yürümektir.
Yemek yemektir.
Beğendiğin ayakkabıyı, elbiseyi, pantolonu parası ne olursa olsun * alabilmektir.
Gülme krizine girmektir, uzun süre gülmektir, gülmekten çenenin ağırmasıdır.
Sevildiğini hissetmektir.
Mutlu olmaktır.
Ve bir kız çocuğu için çok çok önemlidir.
keske mümkün olsaydi dedirten ve (#9855108) gibi entryileri ya da benzer film sahnelerini kiskandiran durumdur.
hayir babam hayatta. ancak en fazla bikac kez basbasa yemek yemisizdir disarda ya da oturup bikac kelime sarfetmisizdir karsilikli. aa otobüs gecti. evet o gecen otobüstü cinsinden.. dertlesme gibi bir kavramimiz yoktur.
hep bir mesafe sokmustur aramiza cocuklugumdan beri. cok sever, cok düskündür ancak belli etmez. sarilmaz. gelip öpmez. hani derler ya cocugunu uykusunda seven, öpüp koklayan babalardandir. o nedenledir ki havaalaninda sizi ugurlarken uzaklara ilk kez sımsıkı kucaklar ve bu insana daha da bir koyar! ve eger kaybedersem bir gün onu biliyorum ki hep kalacak biseyler icimde. yapamadiklarimiz, yasayamadiklarimiz birlikte..
esnaf çocuğu olanlar için kıymeti bir ayrı olarak bilinen zaman dilimidir.
ne işe gittiği ne de geldiği vakit belli olmadığı gibi tatillerinin de neredeyse olmaması durumu babayı daha da özlenir hale getirmektedir. ***
artık babası hayatta olmayanlar yahut hiç tanımamış olanlar için büyük bir nimet, mutlu bir anıdır. bundan sızlanan ergelerin ağzına ağzına çakma isteği uyandırır.
-saatlerce bit pazarında dolaşıp bir şey almadan dönmektir.
-deneme sınavına giderken otostop çekmektir.
-ava gidip bir hayvan dahi avlayamadan dönmektir.
-anne rahatsızlanınca evdeki bulaşıkları beraber yıkamaktır...
baba kaybedilmeden yapılması gerekilen, dünya işlerinin, dünya uğraşlarının önüne geçmemesi gereken eylemdir.
--spoiler--
bugün bir arkadaşın hunat camii'den babasının cenazesini kaldırdık. Mezardan sonra çocuğu cenaze evine götürürken dertleştiğimizde bana söylediği "işti, okuldu, evlilikti derken babamı ihmal edip, onunla vakit geçirmediğime o kadar yanıyorum ki" sözüyle ağladım. Babama telefon açıp hal hatır sordum muhtemelen akşam birlikte takılacağız.
--spoiler--
vakti geçmeden yapılması gerekendir. sonradan onun salonda sizin odanızda kaybettiğiniz vakitleri bir daha bulamayabilirsiniz. iş işten geçtikten sonra pişman olmayın.
birlikte yemek yediğiniz o dağ gibi adama yemek yedirirken sohbet edeceksiniz, ve bundan mutluluk duyacaksınız.
çünkü babanız yaşıyordur ve sizi dinleyebiliyordur, tanrıya dua edeceksiniz.
dahası...
babanızın babasını bayramda ziyaret ettiğinizde: dede bak babamı sakın yanına çağırayım deme o da senin babna aldığın gibi torununa kamyon alacak ve senin bana aldığın gibi o da torununa gazoz ismarlayacak. bırak babam benimle kalsın, biliyorum onu özledin ama benim ona daha çok ihtiyacım var...
sonrasında babanıza gidip dedem seni yanında istemiyormuş diyeceksiniz ve göreceksiniz babanız hem dedenize ziyarete gittiğinize memnun kalacak hem de onu bırakmayacağınızı çok net bir biçimde algılayacak....
babanızla gırgır şamataya devam edeceksiniz onu tekerlekli sandalye ile gezdirirken...
her zaman gittiğiniz kahveye gidip çay söyleyeceksiniz, onun çayının şekerini atıp karıştıracak ve bu çok sıcak olmuş deyip babama paşa çayı yap savaş ağabey diyeceksiniz.
benim babam paşa adam deyip babanıza göz kırpacaksınız...
sonra babanızla içtiğiniz birahaneye gideceksiniz ve eskiden üst katta fenerin maçını iziyorduk artık alt katta izleyeceğiz deyip haftaya yerimizi hazırla metin ağabey diyeceksiniz.
insanlar üzgün olacak ama siz babanızın nefes aldığına şükredeceksiniz, saçını okşayacaksınız onun ve tüm haftanızı ona anlatacaksınız...
elini bayramdan bayrama öptüren, kendisinin sizi öpmesi için de yalnızca bayramları bekleyen babanızı öpüp koklayacaksınız...
eeee baba olaylara iyi yönünden bakmayı öğrendim diyeceksiniz.
bari bu manayla seni öpüyorum, sende beni 27 senedir hiç bu kadar çok öpmemiştin diyeceksiniz.
birlikte güleceksiniz...
ama içiniz şu anki gibi titreyecek, gözünüz dolacak, belli etmeyeceksiniz...
saçını okşayıp ayrılacaksınız yanından...
demem o ki konuşun anlatın babanızla.
ben her türlüsünü yaşadım babamla mutluyum.
ama ne yalan söyleyim yetmiyor, keşke daha fazlasını yaşayabilseydik diyorum ama olmuyor bazı şeyler işte...
yine de babanız sizin en yakın arkadaşınızdır bunu unutmayın erkek çocukları...
kızlar babanız sizin ilk aşkınızdır unutmayın.
yıllar sonra ağlamamak için vaktinizi geçirin onunla yoksa çok ararsınız o zamanları.
daha yazacağım ama çoğunuz ne okuyacak ne de kaale alacak.
çünkü biliyorum ki başa gelmeden bilinmiyor bazı şeyler...