28 ağustos 2012 salı günü sözlüğe girmemle karşı karşıya geldiğim olayı tanımlayan söz. entry gireyim de bari sol frame dolsun diye bu entryi girmeme sebep olmuştur.
Kendini kötü hissetmekten alıkoyamamak kafasının içini kemiriyordu.
Dışarıda bahar vardı.
Doğa uykusundan uyanıyor,etrafta kelebeklerin uçuşup ona lodoslu fısıltılar sunacağı yeni umutlar vardı hayallerinde.
Kafası çoğu zaman geriye gidiyordu.
Geride bıraktıkları zihninde geziniyordu.
Yol açma çalışmalarında kalıntıları hiçe sayılarak tarihsel statü verilmeden yok edilmişti.
Ne kadar zihinlerde kaldığını bilmiyordu ama zihninde kalanları hatırlamaya devam ediyordu.
Okuldan kaçtığı zamanlarda çimenlere ayak basıyor meyve veren ağaçlar henüz taşlanmadan güneşin,gökyüzünün ve hayal kurmanın tadını çıkarıyordu.
Etrafta toprak kokusu vardı ve toprak kokusu her daim kafasındaydı.
Toprağı seviyordu.
Öyle yada böyle kendine ait bir toprak parçası olacaktı.
Kendini kötü hissediyordu.
Kendini kötü hissettirecek kötülükler vardı etrafta kol gezen.
Artık baharın tadı yoktu ve anımsatan her şeyin bir parçasını ceplerinde saklamıştı.
Ne kadar yol yürürse yürüsün düşürmemişti ceplerinde taşıdıklarını.
Bahar artık hatıralarını koruyup kolladığı akvaryuma benzeyen camlarla çevirdiği ıssız bir balkonun içerisindeydi.
Henüz kelebeklerin uçuşları bu diyarda görülmemişti ama çiçekler kalın gövdeleriyle yaşama baş kaldırıyor ve misafir olarak arı ve sineklerle yetiniyorlardı.
Yaşamı anlamak çok zor ama yaşamak çok güzel.