başbakan yanılıyor

entry2 galeri0
    1.
  1. Uğur Meleke'nin bugün yayınlanan makalesinin başlığı ve ana fikri.

    Başbakan Erdoğan, bir hafta içinde şike davası topuna iki kez girdi, ama bence yaptığı iki müdahalenin biri diğeriyle fena halde çelişti.
    22 Mart’ta istanbul’da düzenlenen UEFA Kongresi’nde “suçun şahsiliği” ilkesinden hareketle kişilerin eylemlerinin bedelini kulüplerin ödememesi gerektiğini söyledi Başbakan... 29 Mart’taysa 8 takımı küme düşürmektense 5 yıl Avrupa kupalarına gitmemenin daha mantıklı olacağını iddia etti.

    SiYASi BEDEL
    ikinci açıklamadaki çelişkiyi anlamak için üç farklı açıdan değerlendirmek lazım konuyu: Birincisi, başbakanın yürüttüğü (veya ona önerilen) strateji siyaseten makul değil. Eğer başbakan, dava sonucunda kulüplerin değil şahısların cezalandırılmasından yanaysa, neden kulüplere Avrupa kupalarına katılmama bedelini ödemeyi öneriyor? Tüm profesyonel kulüpler bu vebali hangi gerekçeyle çekiyor? Eğer şike yapılmadıysa, suç şahsi ise, birtakım şahıslar birtakım şike girişimlerinde bulunup neticeye varamadıysa sahadakiler neden Avrupa’ya gitmeme bedeli ödüyor? Yok eğer suçu kulüpler işledilerse ve bu yüzden Avrupa kupalarına gitmeyeceksek; başbakan neden şahısların cezalandırılması gerektiğine inanıyor? Bu iki tavır arasında net bir çelişki yok mu?
    “Avrupa kupalarına 5 yıl gitmeyelim” önerisinin dayanağının ingiltere ve Thatcher örneği olması da başka bir çelişki... ingilizler’in Heysel faciasını üstlenip (zaten iki gün sonra UEFA onları süresiz olarak men edecekken) Avrupa kupalarına gitmeme kararı almasının çok basit bir nedeni var: Gelmiş geçmiş en büyük futbol faciasına imza atmışlar, bir tribün duvarını yıkıp 39 kişinin feci şekilde can vermesine neden olmuşlar. “Biz neyi kabul ediyoruz, neyi üstleniyoruz Sayın Başbakan? Kendi isteğimizle 5 yıl Avrupa kupalarına gitmemek, biz şikeci bir ülkeyiz demek anlamına gelmiyor mu? Öyleyse neden 2020 Olimpiyat Oyunları’na ve Avrupa Şampiyonası’na talip olup milyar liralar harcıyoruz? Şikeci olduğunu kabul edip 5 yıl Avrupa futbol organizasyonlarına katılmayan bir ülkeye bunun akabinde hemen bir olimpiyat organizasyonu verirler mi sizce?”

    SPORTiF BEDEL
    Başbakanın açıklamasındaki ikinci çelişki de, “8 takım küme düşerse ülke futbolu biter, oysa ingilizler’in Avrupa kupalarına katılmaması onlara herhangi bir bedel ödetmedi” detayı...
    Öncelikle ingiliz futboluyla Türk futbolu kıyası biraz karmaşık bir mesele... ingilizler bu oyunun mucidi. Futbol, halen bu çağda bile Britanyalıların oyunudur; sahaya 22 değil 32 oyuncu çıkacak deseler, bir-iki kişiyi ikna edip kural değişikliği yapabilirler (Zira Futbol Oyun Kuralları’nı belirleyen 8 kişilik kurulun 4’ü hâlâ Britanyalıdır)... Ligleri bizim ligimizin 5 katı değerindedir; maçlarını 1 tv kanalı değil, 200 tv kanalı yayınlar. Premier Lig, 5 değil 55 yıl Avrupa’dan men edilse, döndüğünde yine Avrupa kupası kazanacak hacme sahiptir.
    Biz Avrupa kupalarında olmazsak ödeyeceğimiz sportif bedelse biraz daha ağır olur: UEFA 11’inciliğinden 53’üncülüğe düşeriz. Şampiyonumuz, 5 yılın bitiminde Devler Ligi’ne girmek için 3 ön eleme oynar. Avrupa Ligi’ndeki 3 temsilcimizin de yolları daralır (Üstelik kulüp puanları da sıfırlanacağı için hemen hiçbir turda seribaşı olamazlar)... 2017-2018’den itibaren katılan takımlarımız her sene başarılı olsalar bile bugünkü durumumuza dönmemiz için ekstra 5 yıl daha gerek. Çünkü UEFA, ülkeleri yalnızca son 5 yılda kazandığı puanları toplayarak sıralamaya sokuyor. Yani bu cezayı almamız halinde Devler Ligi’ne tekrar direkt takım göndermemiz için bize gereken minimum süre 10 yıl...
    Bu 10 yıllık süreçte Türk futbolunda (hemen hemen) komple bir nesil Avrupa kupalarında hiç üst düzey müsabaka yapamayacağı için ulusal takım da bundan direkt olarak etkilenir, çok büyük bir ihtimalle uzun bir süre Dünya Kupası-Avrupa Şampiyonası da bize hayal olur. Bu uzaklaşma, yani uluslar arası turnuva alışkanlığını kaybetme hali de Euro 2020 adaylığımızı doğrudan etkiler.

    EKONOMiK BEDEL
    Başbakanın söz konusu argümanındaki üçüncü önemli detay da, ödeyeceğimiz ekonomik bedelle ilgili... Eğer (başbakanın dediği gibi) 8 takım küme düşerse, bu 8 kulübün ekonomik olarak küçülmesine, üç büyüğün bir yıl Bank Asya 1. Ligi’nde oynamasına mâl olur. Büyük ihtimalle ikinci sene Süper Lig’e çıkacak üç büyük de 1-2 yıl içinde tekrar sıradan günlerine döneceklerdir. Yani başbakanın söylediği gibi 8 takım düşerse Türk futbolunun batacağını ben zannetmiyorum... Juventus ve Milan gibi global devler düşüp tekrar toparlanabildiğine göre bizimkiler de pekâlâ toparlanacaklardır (Ki büyük başın derdi büyük olur, onların toparlanması 5 yıl sürüyorsa bizimkilerin toparlanması 2-3 sene alır)...
    “Türk futbolu batar” söylemiyle kastedilen yayın havuzunun küçüleceği ise bu da bence çok ürkülecek bir durum değil. Yayıncı kuruluş (üç büyüğün Süper Lig’de olmadığı) yalnızca 1 yıl için belki muslukları kısmak zorunda kalacaktır, ama bu bedelin, Avrupa’dan 5 yıl yok olup, 5 sene de sürünmenin bedelinden daha büyük olacağını sanmıyorum.
    Çünkü Avrupa’ya 5 yıl boyunca takım göndermemek demek, lig ikinciliğinin anlamsızlaşması demek. Sadece birinciliğin ve on altıncılığın önemli olduğu bir ligi nasıl izlettireceksiniz, nasıl satacaksınız; bu da başka büyük bir soru işareti sanırım...
    Üstelik Avrupa kupalarına gitmeyen kulüpleriniz iyi yabancı oyuncuları da Türkiye’ye getiremeyecekler. Ve dahi kulüpler, her yıl Devler Ligi’nden gelen ciddi gelirlerden mahrum kalacaklar. Doğru matematik kurulursa, ikinci formüldeki ekonomik bedelin, birinciye göre çok daha ağır olduğu anlaşılacak zaten...

    TARiHi BiR AN
    Türk futbolu için çok kritik bir eşikteyiz. Eğer bu toprakları bir spor ülkesi yapma konusunda kararlıysak, olimpiyat ülkesi olmak istiyorsak onun ruhuna yakışır biçimde davranmalıyız. Şike varsa cezalar ivedilikle verilmeli. Şike yoksa savaşılmalı. Ama hem kulüpleri düşürmeyi gerektirecek bir suç yok diyip hem de şike var kabulüyle kendi kendimizi cezalandırmak, spor tarihimizin en büyük skandalı olacak kanaatindeyim.
    Gün, “Darağacında bile XSpor/YSpor, darağacında bile futbol ekonomisi” günü değil, “Darağacında bile adalet, darağacında bile haysiyet, darağacında bile utanabilme” günü... Hem şike kabulüyle Avrupa kupalarına gitmeyip, hem de bu eylemi gerçekleştirdiğini düşündüklerinizi cezalandırmamaktan ülke olarak utanmayacak mıyız, bu da anlayamadığım bir başka büyük mesele doğrusu.
    1 ...
  2. 2.
  3. sn. başbakan yanıltılıyor.

    şike vb suçlamalar için maç görüntüleri-hakem ve gözlemci raporlarına bakılır. anında cezai işlem uygulanır. fakat bu maç görüntülerini izleyecek etik kurulunda profesyonel olarak futbol oynamış insanlar olur. bizde ki gibi komple hukukçular olmaz.

    yapılan incelemelerin sonucuna göre yaptırım uygulanır. uefa-fifa bu duruma müdahale etmez. eğer görüntüler ve gözlemcilerin bariz şekilde şikeyi görmezden gelmesi üzerine yapılacak şikayet olur ise uefa devreye girer.

    ceza hukuku süreci-yargılamalar sonunda ortaya çıkan durum bir daha değerlendirilir.
    eğer fedarasyon ilk günlerde sözü geçen maçları incelese idi, takımların oynadığı maçları profesyonel futbol oynamış insanlardan oluşturduğu adeta bilirkişi durumuna getirdiği kurulda değerlendirerek bir karar verse ve yargı dan önce şike var-yok diye bir karar verse idi kimse bu kadar çamura batmaz idi.

    fakat, bu cahil-ahlaksız ve iki yüzlü toplumumuz futbolun başına getirecek futbol içinden bir adam çıkaramadığı için futbol dışından birini futbolun başına getirdi. para ve çıkar her şeyin önünde değerlendiren bu yavşaklara bu olay kapak olsun.

    kıran kırana geçmiş bir maça şike var diye savcılar istediği tutanağı tutsun dava açsın.
    eğer maç esnasında ve gözlemci raporlarında böyle bir duruma rastlanılmamış ise futbol(spor) hukuku içinde hiç bir cezai işlem yapılamaz.
    çöpe atmayı bile çevre kirliliği olarak sayarak "değmez" denilecek bir kanun yaparak bu duruma gelmesine neden olan dangalakları sn. başbakan ve hukukçular uyarmıştı. fakat yetersiz ve misyonsuz insanlar iki yüzlülüğünü yasalarına yansıttı. bir sene önce yapılan eylem suç değil, bir sene sonra yapılan eylem suç. oysa çıkar amaçlı suçlar kapsamında genel olarak tüm şaibeler incelenebilir ki, bunun için şiddet veya şikeyi içeren bir kanun çıkarmanıza gerek yok.

    kusulası, insanımsı hareketler bunlar.
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük