can ataklı'nın 11 mart 2008 tarihli yazısının bir bölümüdür.
Geçen hafta Sakıp Sabancı Müzesi'nde Akbank'ın kadınlara armağanı olan Sedef Kabaş'ın yazdığı "ipek dokulu başarılar" kitabının tanıtımına katılmıştım. Çok başarılı bir televizyoncu olan Sedef Kabaş 60 başarılı kadınla yaptığı röportajları bir kitapta toplamıştı. Kutlarım.
Kokteylde sohbet ederken espri yapan biri "Hayret kitaba tek türbanlı bile koymamışlar" dedi. Çevredekiler de gülüştü. Çünkü kitabı tanıtan Sabancı ailesi'nin Erdoğan'a yakınlığı ve türbana olan destekleri biliniyor.
Az sonra aklıma geldi, aslına bakarsanız isteseler de o kitaba türbanlı bir kadın koyamazlardı. Çünkü o 60 kadının düzeyine ulaşmış bir tek türbanlı kadın bile yok ülkemizde. Ne bir yazar, ne bir sanatçı, ne bir düşünce kadını, ne bir bilim kadını ne bir sporcu. Yok yok.
Diyebilirler ki "Üniversitelere sokmuyorlar." Şu an için doğru olabilir, peki daha önce girenler arasından da hiç çıkmadı?
Ayrıca bu sadece Türkiye için de geçerli değil. Üniversitelere türbanlıların da gittiği hatta tüm kadınlarının son derece özgür yaşayarak kapandıkları Müslüman ülkelerin hiçbirinde bilim, sanat, kültür, eğitim, spor alanında başarılı kadın yok. Türbanlılara ve destekçilerine bu garip gelmiyor mu? Bunca özgürlükle diledikleri gibi kapanmışlar ama başarılı tek kadın çıkaramamışlar aralarından. Neden acaba? Yoksa özgürlük mü fazla geliyor?
yönlendirici, kamuoyu oluşturucu yazı yazmak, haber yapmak alışkanlığının tezahürü bir haber-yazıdır. aslında alakasız bir mevzuyu öyleşmiş gibi sunarak okuyucularınızı yönlendirirsiniz. ülkemizde çok yapılır. azıcık akıllı olan dünyadaki tüm genellemelerin safsata olduğunu bildiğinden bu tür haber-yazılara prim vermez. ama nihayetinde yapanın yanında kar kalır.
avrupa insan hakları mahkemesine aykırılık iddiasıyla şikayet ettiği ülkeye,eşi dışişleri bakanı olunca ülkesinde var olduğunu iddia ettiği insan hakları ihlaline ilişkin başvuruyu geri çeken kadından yada Cafe Milano'da türkiye'nin cumhurbaşkanı'nin eşi olarak yediği istakozlu makarna'nin,bu istakozlu makarnanın faturasının ,bu faturanın %20 bahşişiyle beraber büyükelçiliğe gönderildiğinin ve bu önemli bilgilerin basına sızdırilması dolayısıyla aynı cafe'de çalışan türk garsonu işinden eden bir kadından hangi başarıyı bekleyebiliriz?
tüm bunlar bir yana üniversitelerde türban kavgasını başlatan hatta bir rivayete göre "bu baş bu vücuttan ayrılmadan başımı açamazsanız" gibi bir söz sarfeden Hatice Babacan,Ali Babacan'ın halasıymış. bu ve buna benzer kişilerin yeğenleri, eşleri; başarılarını ülke yönetiminde milletin açlık sınırındaki sabrını zorlayarak göstermeye çalışırken, eşlerinden,halalarından neden başarı beklesinler ki? Sorunsalını kanımca düşünmemiz gereken durumdur.
yıllarca başörtüsü alt kültüre ait görüldü, kısmen de doğruydu, cumhuriyetin ilanından sonra, yeni yeni okuma, seçme seçilme hakkı kazanan türk kadınından, daha çok şehirli, kültürel anlamda daha yüksek ailelere mensup olanlar cumhuriyetin kendine sağladığı olanaklardan faydalanabildi. kültürel anlamda daha geri, dinini daha geleneksel yaşayan, standart anadolu aile yapısı kızlarını okutmama taraftarı olageldi. fakat son dönemlerde bu yargı değişmeye başladı. artık anadolu insanı çocuğunu, kız-erkek ayırt etmeden okutmaktan yana. son dönemlerdeki türban rahatsızlığının temel sebebi burdan gelmiyor mu zaten? türban, kendini aydın gören kesimin karşısına temizlikçilerinin, kapıcılarının, ya da belki de en iyi ihtimalle babaannelerinin başında çıktığı zaman sorun değildi, alt kültür damgası vurulup geçiştirilebiliyordu. ne zamanki kendileri gibi her ortamda, üniversitede, hastanede, baroda karşılarına çıkmaya başladı türban, o zaman herkes yasak savunucusu kesildi. şuan da başörtülü hiçbir kadının üniversitede akademik kariyer yapma imkanı yok mesela.
bu şartlarda biryerlere gelmek, birilerinin başarı kıstasına göre de başarılı olmak zordu tabi türbanlı kadın için. hala da zor, hatta artık daha zor. ama bütün bunlara rağmen, türbanlı başarılı kadın tabii ki var, onların kim olduğunu araştırmak da bu iddiayı ortaya atanın görevi. yoksa bir gazeteci olarak kaynağının başka bir yeri olduğunu düşünmememiz için bir neden kalmaz.
Muhakkak vardır. türbanlı kadınlar aptal o nedenle başarısızlar diye de birşey yok. bir şekilde( inanç, baskı) takan kadın bir kabullenişin içine giriyor , bu kabulleniş basit bir bez parçasıyla saçını örtmek sonucunu doğuruyor yani başını örtmek bir düşüncenin başlangıcı değil, kabullenişin getirisi. kendisinin saçının telinin günah olduğunu düşünen veya düşündürülen kadının düşünce sistemi bu temel üzerine kurulunca kendiliğinden değişmeye başlıyor. mesela günah diye saçını göstermeyen kadın cerrah olarak erkek hastalarını ameliyat etmeyi de reddebilir, erkeklerle iş ortamında rekabet etmeyi de. Erkekler tahrik olacak diye erkeği ön plana alarak en temel özgürlüğünden vazgeçen kadınların hayatı da düşünce sistemi izin verse bile uğruna başını kapattığı erkeklerden daha başarılı olma düşüncesiyle çelişiyor.
Edit: first lady olmak başarılı olmak değildir. baba parasıyla yurt dışında okuyup sonra babasının şirketinde genel müdür olmak da.
türbanlı kadınların genellikle günümüzdeki açık kadınlar gibi herhangi bir erkekleşme arzuları yoktur. dolayısıylada evlerinde oturan zeki, devamlı okuyan, kendini her konuda geliştirmeye uğraşan kapalı bayanlar göz önüne çıkmadıkları için yokmuş gibi görünür. sorun aslında kapalı bayanların yobaz, gerici, ne alakadır bilinmez üniversite okuyamadıkları için cahil olduklarına dair yaygın bir kanaatin bulunmasındadır.
araştırmalar türbanın muhafazakarlar tarafından tercih edildiğini göstermektedir. bu cümleden muhafazakarlar kötüdür anlamı çıkmasın. muhafazakar kelime anlamıyla muhafaza eden, değişimi istemeyen kişidir. Değişime ve gelişime kapalı olan bir zihnin, başarılı olabilmesi ihtimali yoktur. Buradaki başarıdan kasıt, ulusal ve ya uluslararası bir başarıdır. çevremizde başarılı olmak/görülmek bu tanım içerisine sokulmamıştır. daha dar bir anlamda kullanılmıştır. yoksa kimseye muhtaç olmadan yaşamak da başlı başına bir başarıdır.
kişi çok zeki olabilir, evinde oturup, kitaplar okuyabilir, çok kültürlü olabilir, lakin bu başarılı olduğunu göstermez.
iyi bir anne, uyumlu bir eş, çevresinde sayılır bir kişi olmak tabiki iyidir. Lakin sizi bir bilim adamı, sanat duayeni, süper girişimci yapmaz.
bu yazdıklarımın türbana karşı bir hakaret içermediğini, sadece olamamasına bir nebze açıklama getirme amacı güttüğünü belirtmek isterim.
Ayrıca başörtüsüne karşı değilim. Başını kendi rızasıyla kapatan kişilere karşı büyük saygım var. kaldı ki, herkesinki gibi benim de ninem, haminnem başörtülü idiler.
başarı! kime göre, neye göre başarı? mesela israil'e karşı 60 küsür yıldır mücadele verenler, benim yanımda başarı mecmuasının müellifidirler. ama can ataklı'nın* zihniyetine göre "bir avuç bedevinin modern devlet israil'e karşı çırpınışları!" işte bacılarım, işte onların başarıları...
özellikle Elif Oyuk adlı öğrencinin haberini iyi okumak gerekir. 5 yıllık okulu 3 yılda bitirmiş ve 6 ayda yabancı dil öğrenmiştir. ve malesef bu kadar zeki ve başarılı biri türban nedeni ile yurtdışında okumak zorunda kalmıştır.
türbanlı kadınlar da en az diğerleri kadar zekidir.
ancak büyük firmaların türbanlı personel istememesi yada kocalarının izin vermemesi sebebiyle ev kadını oluyorlar.
Ifade edilmesi cok nazik olmamakla birlikte bir gercekliktir. Bu gercekligin sebebini turban takmayi istemis ya da kabul etmis kadinin zeki olmayacagi gibi onermelerde, ya da turban takan kadina okul okuma ya da buyuk sirketlerde calisma sansi verilmedigi gibi savunularda degil; turbanli kadinin bir parcasi oldugu cemaatin bizzat kendisinin kadindan basari beklememesinde aramak lazimdir. Islami sermayenin ulkemizde faaliyet gostermedigi is kolu yok gibi, Can Atakli'nin da belirttigi gibi universitede turbaniyla okuyabilmis olan kadinlar ornegin bu sirketlere ne kadar ragbet ediyorlar, ya da soz konusu sirketler bunyelerinde kilit noktalarda kadin calistirma konusuna nasil bakiyorlar? Ayrica turbanli bir kadinin sermayedar olmasi icin o kadinin ailesi disinda bir engel mi var? Tipki Ayse Ayata ile yapilip milliyette yayinlanmis soyleside bahsedildigi gibi neden "ornegin Kayserili bir Turbanli iskadinimiz yok?" . Muhafazakar, dindar, dinci, seriatci, cemaatci her ne ise * bu kesim kadinlarin basarisinin iyi bir es ve anne olmaktan, esini destekleyen bir yan figur olmaktan gectigi yonunde fikir birligi etmisken, turbanli kadinin basarili olamamasinin sucunu laik rejime baglamak cok tarafsiz bir davranis olmayacaktir.
yazıyı okumayanların; okumak işine gelmeyenlerin ya da okuduğunu anlayamayanların "can ataklı türbanlılara akılsız dedi" naralarıyla cevap verdiği köşe yazısıdır. ben tekrar tekrar okudum. öyle bi bölüm göremedim. bu anlamı çıkaran arkadaşlara helal olsun.
edit: ne dangalak adamlar var yahu alt tarafı 3 satır yazıyı okumaktan acizler. adam oraya yazmış "diyecekler ki engelliyorlar, daha önce türbanla okuyanlar arasında neden yok" diye. hala engelliyorlar diye cevap geliyor. bir gerçeği kabullenmek bu derece mi zor? ayrıca köşe yazarlarını başarılı türbanlı kadınlara örnek gösteren arkadaşa da tebrik fışkırtıyorum. bu devirde cümle kurmasını bilen köşe yazarı olabiliyorken köşe yazarlığı nasıl bir başarı şeklidir hakikaten anlamak mümkün değil.
At gözlüğü takıp ülkeye bakan insanların zihniyet yapısının göstergesidir. Zira tanıdığım o kadar çok başörtülü başarılı insan var ki sayısını bilmiyorum. Çapa tıp tan tutun da hacettepe tıp ve Bilkent bilgisayarı birincilikle bitiren çok tanıdığım vardır.
insanlar senin gibi yalan yanlış şeyler yazıp tabiri yerinde! sı.makla bir yerlere geleceğine hiç gündeme gelmesinler daha iyi diyebileceğim yazarın yazısıdır.
sorulabilecek soru:
yazar oldunda ne oldu?
"aa sedef kabaş koymamış türbanlı kadın o halde türbanlı basarılı bir kadın yoktur" tümcesini kurmak, hipotezini ortaya atmak kaç yaş aralığındaki insanın yapacagı iştir? yazarım diye geçinen bünyeler
başını örten kadının dışlandığı ötekileştirildiği bir ülkede, bu saçma ayrımı yapanların hazırladığı listede başörtülü birini arayanların uğradığı hayal kırıklığıdır. bu iddianın cevabı, akbank kendisine başvuracak başörtülü bir kadını okulunu birincilikle bitirmiş, 7 dil biliyor olsa bile örtüsünden dolayı işe almamazlık eder mi sorusunun cevabında gizlidir.
üniversiteden başlamak itibariyle hayatının her alanında önünün kesilmesinden ve sanki bizden biri değilmiş gibi ikinci ve hatta üçüncü sınıf insan muamelesi yapılmasından kaynaklanan ve maalesef beklenen durum. ayrıca başarılı ve türk bir kadının başının kapalı ya da açık olup olmaması arasında herhangi bir fark yoktur.
başarının türban takmakla da açık giyinmekle de hiç bir ilgisi yoktur. başarı, insanın aklıyla ve azmiyle doğru orantıdadır. daha hiiç düşünmeden örnek olarak vermek gerekirse: ayşe cevahir
bu da kapak olsun mu denilmelidir yoksa; insanların beynini 'siyasi yada dini' tercihleri mi ele geçirmiş de yönetiyor diye mi sordurtan düşünce. alakasız konuları da türbana, şalvara, bikiniye, mini eteğe bağlanılmamalıdır artık.
can ataklının kendini ve onun gibi düşünen laik(!)leri bakın bişi yapamıyorlar zaten telaşa gerek yok maabında avutma yazısıdır. (bkz: aç tavuk kendini samanlıkta görür)