ayrılıkçı kürtler "anadilde eğitim" isterler. ahmaklar "ne var bunda ? demokrasi böyle gerektiriyor" derler. radikal dinciler "kamusal alanda kıyafet özgürlüğü, dinin gereği bu" derler, ahmaklar yine "ne var bunda ?" derler. cehenneme giden yol iyiniyet taşlarıyla döşenir. bu işler dünyadaki örneklere bakılınca hep böyle masum görünen ve ahmaklara yutturulan isteklerle başlamış ve sonunda ahmakların çoğunlukta olduğu ülkeler parçalanmış veya totaliter rejimler başa çöreklenmiştir. o nedenle, başörtüsünü çıkarttıran öğretim görevlisine "görevi kötüye kullanmak" adıyla verilen cezaya, o öğrenciye verilen beraat kararına bu gözle bakılmalıdır.
che tshirtuyle sinava gelmekle turbanla sinava gelmek arasinda fark olmadigini dusunen insanlari gormenizi saglamistir. adam mi sikiyosunuz, bizi mi yiyosunuz, saka mi yapiyosunuz hakikaten anlamak cok zor. ciddi olamazsiniz ya. ulan insablarin anahtarlari aliniyor, alyansi cikartiliyor. basi acik insanin bile bi suratine bi kimlikteki fotografina elli kere bakiliyor. boyle bir durumda bi kere kopya, guvenlik vs gibi nedenlerden turbanla giremezsin o sinava, ideolojiyi bi kenara biraksak. ne mal adamlarsiniz. ha artik yasak degilse de ne ala memleket. turbani taktigim gibi sıkıştırırım araya formulleri.
ben kastden adam yaralama ve tehdit olayina takildim , aslinda trabzon olunca gayet de normal
basortusune gelince, bu konuda ozgurlukden yana oldugumu bilen bilir, ama bu tur sinavlarda adayin kimligini acik bir sekilde beyan etmesi zorunludur diye dusunuyorum , basortusu,turban vb giysiler eger kimlik tanimlamada engelse cikartilmasi normaldir.
ayrica unuversitelerde kanunen basortusu halen yasakdir, fiili durum bu yasagin uygulanmamasidir, ortada bu tur kanun hukmunde yasak varken gozlemcinin yargilanmasi yanlisdir. ha unuversitelerde ve kamuya acik yerlerde bu yasak kanun ile kaldirilir o zaman kizimiz sapina kadar haklidir.
şakirtlerin iyice sevinçten kudurmasına vesile olan cezadır efendim.
az zamanları kaldı, iyice döksünler kurtlarını.
nasılsa yakında keser, sap dönecek; yine yeraltına çekildikleri günleri göreceğiz.
ancak unutulmasın ki, bugün bu cezaya otuziki diş meydanda sevinenler, yarın aynısına maruz kaldıklarında ağlama haklarını tamamen kaybedeceklerdir.****
edit: eheh, yalnız baskılı tişörtle kolye ne oturmuş içine... korkma, dini içerikli baskısı olan tişört ya da her şekilde figüre sahip kolyeyle girebiliyorsun, dinini milletin gözüne sokmak istemenin başka yöntemleri de var...**
Adaletin tecelli ettiği durumlardan birisi. Başörtü ile sınava girmenin o hocaya ne zararı var? Bir tarafına mı giriyo diyeceğim ayıp olacak. Olsun anasını satayım. Kadınları kafasında örtü olan veya olmayan şeklinde sınıflandıran kişiler aptal birinden farksızdırlar.
YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, rektörlere yazı göndererek üniversitelerdeki başörtüsü yasağına son verilmesini istedi.
Anayasa'nın 10. ve 42. maddelerinde yapılan değişikliğin Resmî Gazete'de yayımlandığını ve yürürlüğe girdiğini hatırlatan Özcan, uygulama için ayrıca kanunî düzenlemeye ihtiyaç bulunmadığını söyledi. Ardından da rektörlerin sorumluluğuna dikkat çekti: "Söz konusu düzenleme göz önünde bulundurulmak suretiyle uygulama yapılması, kamu görevi ifa eden yükseköğretim kurumlarının yöneticilerinin görev, yetki ve sorumluluğunda olduğu izahtan varestedir.'' Halen yürürlükte olan kanunlarda, hangi kıyafetlerin toplumsal ortamda giyilemeyeceğine dair açık hükümler yer aldığını vurgulayan YÖK Başkanı, kimliği teşhis edilemeyecek durumda bulunan kişilerin üniversiteye alınmamasını istedi. Özcan, muhtemel provokasyonları önlemek için de güvenlik güçleriyle diyaloğa geçilmesini talep etti.
YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan, rektörlere ve bilgi için içişleri Bakanlığı ile valiliklere gönderdiği yazıda, anayasa değişikliklerine dikkat çekti. Anayasa'nın 10. maddesinde "Devlet organları ve idare makamları, bütün işlemlerinde ve her türlü kamu hizmetlerinden yararlanılmasında kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar." denildiğine işaret eden Özcan, 42. maddede ise "Kanunda açıkça yazılı olmayan herhangi bir sebeple kimse yükseköğrenim hakkını kullanmaktan mahrum edilemez. Bu hakkın kullanımının sınırları kanunla belirlenir." ifadelerinin yer aldığını vurguladı. Kamu görevi ifa eden yükseköğretim kurumları yöneticilerinin, anayasa değişikliğini göz önünde bulundurmak suretiyle uygulama yapmalarının izahtan vareste olduğunu belirten Özcan, uygulama yapılabilmesi için ayrıca bir kanuni düzenlemeye ihtiyaç bulunmadığının altını çizdi. YÖK Başkanı, halen yürürlükte olan kanunlarda hangi kıyafetlerin toplumsal ortamda giyilemeyeceğine dair açık düzenlemelerin yer aldığını hatırlattı. Özcan, Anayasa'nın 174. maddesiyle koruma altına alınan inkılap kanunlarından birini oluşturan "Bazı Kisvelerin Giyilemeyeceğine Dair Kanun"un bu konuda örnek olarak gösterilebileceğine dikkat çekti. Özcan, şöyle devam etti: "Anayasa'nın 10. ve 42. maddeleri hükümleri karşısında ancak kimliği teşhis edilemeyecek bir durumda bulunan kişilerin yükseköğretim kurumlarının bina, eklenti ve yerleşke alanlarına alınmaması yönünde tedbirler alınabilir. insanın toplumsal şartlarda ilişkiye girdiği şahısların kimliklerini teşhis edebilme imkanına sahip olması gerekir. Bu itibarla; kimliğin ve hatta cinsiyetin teşhis edilemeyeceği bir tarzda kılık ve kıyafet biçimine hukuk toplumunda müsaade edilemez."
YÖK Başkanı Özcan, provokasyonlara karşı da rektörleri uyardı. Toplumun estetik anlayışını yansıtmayan kılık ve kıyafet tarzlarıyla yükseköğretim kurumlarının bina, eklenti ve yerleşke alanlarına girilmesi teşebbüslerinde bulunulabileceğine dikkat çeken Özcan, emniyet güçleriyle koordineli çalışılmasını istedi: "Anayasa'mızın 14. maddesi hükümleri karşısında hiçbir surette himaye görmemesi gereken bu hakkın kötüye kullanılması girişimlerinin önüne geçilmesi için yükseköğretim kurumları yönetimleri tarafından genel kolluk birimleriyle eşgüdümlü bir çalışma başlatılmasına ihtiyaç bulunmaktadır. Muhtemel provokasyonlar karşısında gerekli önleyici kolluk tedbirlerinin alınmasını sağlamak amacıyla valiliklerle koordinasyonun sağlanması gerekmektedir."
Yasakçı üniversiteden tuhaf gerekçe: 'Hukukun üstünlüğü ve toplumsal barış için Anayasa'ya uymuyoruz!'
Üniversitelerdeki başörtüsü yasağını kaldıran anayasa değişikliği Resmî Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe girmesine rağmen, bazı rektörler düzenlemeye direniyor. Fakülte kapılarına bir yazı asarak 'başörtülü öğrencilerin kampusa alınmayacağını' duyuran Marmara Üniversitesi, ilginç bir gerekçe sundu. Anayasadaki değişikliği dikkate almayan üniversite senatosu, 'hukukun üstünlüğüne duydukları saygı ve toplumsal barış için' yasakçı uygulamaya devam edeceklerini belirtti. Açık öğretim fakültesi derslerine giren başörtülü öğrenciler dün okula alınmadı.
Kapıya asılan 15 Şubat tarihli senato kararında, şu ifadeler yer alıyor: "Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nda değişiklik yapan 5735 sayılı 9 Şubat 2008 kabul tarihli yasanın yürürlüğe girmesi durumunda Anayasa'daki değişikliklerin doğrudan uygulanabilir hüküm içermemesi nedeniyle öğrenci kılık kıyafeti konusunda üniversitemizdeki uygulama 2547 sayılı kanunun ilgili maddelerinde yeni bir düzenleme yapılana kadar hukukun üstünlüğüne olan saygımız ve toplumsal barış açısından gerekli olduğunun kamuoyuna duyurulmasına oybirliği ile karar verilmiştir." Derse girmek isteyen öğrenciler, oluşturulan kulübede başlarını açarak okula girebildi. Marmara Üniversitesi Rektörü Necla Pur, bir dönem CHP Parti Meclisi üyeliği yapmıştı. Pur, rektör seçilince CHP'deki görevinden istifa ettiğini açıklamıştı.
ygs sınavı öncesinde yayınlanan yök bildirisinde de başörtüsü yasağı olmadığını belirtmiştir.