sadece bir manyağın gerçekleşetirebileceği eylemdir.
yine öğrenciyim o zamanlar sevgili dostlar, koymuşum dünyanın götüne, paralel evrende yaşıyorum; parasız, sigarasız, aç ve çok tatlıyım. bir çay bahçesine oturayım ve anadolu cigarasının karbonmonoksitiynen kendime fotosentez yapayım, hem de yanına şöyle bol şekerli, besin değeri yüksek bir çay söyleyeyim dedim. dediğimi de yaptım.(zaten kafama koyduğumu yapmamla meşhurumdur çevremde.)
her zamanki hayallerimi çaya bandırıp yemeye başladım: ''ulan alt tarafı bu dönem 16 dersim var. 13 ünü finallerde geçsem, 2 sini bütlerde... tek derse de 1 ders bıraktım mı... ohhh!'' moralim yerine gelmişti sevgili misafirler. şuradaki büfeden bir de sayısal loto kaptırdım mıydı... artık bir lamborgini den iner diğerine biner, o manken senin bu manken benim fink atardım alemlerde. hatta rektöre rüşvet verip o ''amına kodumun'' yard. doç. unu siktir ettirebilirdim bile sözlük, ama kimsenin ekmeğiyle oynamayacak kadar delikanlıyımdır ben, bir sakso çekse affederdim yufka yüreğimle.
evet sayısal oynamalıydım, ''bir kolon oynasam yeter, yok lan iki iki... üç?'' ve aklıma o korkunç fikir geldi, ''lan acaba hesaptaki kira parasından biraz yontsam ne olur ki?'' tuttum atm nin yolunu çok muhterem sözlük ahalisi, ama içimdeki bu sapkın fikirler katlanarak artmış, daha da sapkınlaşmıştı. ''çekiyim mi lan paranın hepsini? zaten bu orospu çocuğu ev sahibi kesin depozitonun üstüne yatar. biz de kaçarız amk. nasılsa bu yıl kesin mezun oluyorum.''
bütün parayla sayısal loto oynadım sevgili dostlar. bir tomar sayısal loto kuponu... ne çıktı dersiniz peki? ne çıktığını söyleyerek size saygısızlık yapmak istemiyorum dostlar. anladınız siz onu.
ama ömrünün en tatlı geçen günleriydi belki de o birkaç gün. hiçbir şeyin kafası böyle güzel değildi sevgili hayalperestler.