güzel bir film. sikimsonik bir film. taraflı bir film. dolaylı olarak türbana hakaret ettiğini zanneden edepsizlerin bir kaç bölümde buna yer verdiği film. izlenebilir tek yanı kurgusunun ve içinde yer yer güzel diyaloglar barındırmasıdır. Objektif bakacak olursak bu kemâlcikler abarttı.
ingilizce tam karşılığı evangel kelimesi olan, nefret edeni de, seveni de bulunan, sahibi olan kişilerin genelde zeki, hareketli, biraz çocuksu ama cana yakın olduğu kız ismidir. ***
çok güzel bir isimdir.Ayrıca sevdiğim fakat daha açılmadığım kızın ismidir.Sol framede bu ismi görmem bile tuhaf olmama yetti.
edit:isim iyidir güzeldir fakat artık birşey ifade etmiyor.
--spoiler--
kırık dökük hayaller, ters çevrilmiş kaderler. ve hep farkında olduğumuz ama reddettiğimiz mutlak gerçek. kalabalıklarda kimsesiz yapan, kaybetmemek için kendimizi kaybettiren. hayatın o acı gerçeği eninde sonunda... hepimiz yalnızız...
--spoiler--
içinde çokça metaforlar bulunduran, bahadır boysalın küçükte olsa rol aldığı, zaman zaman düşen zaman zaman yükselen üzerinde biraz daha çalışılsa çok iyibir iş ortaya çıkar denilebilecek film.
ibranice'de incil anlamına gelen kız ismi. ama müslüman kesimce pek bi tercih edilir.
bir düşün o kız dinsel çağrışımlar yüzünden o isimden soğur mu, o isme sahip olan insanların sosyal ve ruhsal yapıları ne alemde ona göre koy kızına o ismi. ama yooook, olur mu...
bahadır boysal ve alper çağlar'ın senaryosunu kaleme aldığı , yönetmenliğini alper çağlar'ın yaptığı mine kılıç , tayanç ayaydın , çiğdem batur ve coşku cem akkaya'nın oynadığı sinema filmidir . türbanlı bir kız ile nihilist bir yazarın aşk öyküsü ile ilginç ve izlenebilir bir film .
Ülke gerçeğinin en sorun tepesinde bulunan fakat nedense beyaz perdede bu soruna değinilmeyip teğet geçilen türban meselesine çağdaş ama muhafazakar, asi ama direnişi doğuştan kırılmış türbanı aksesuar olarak kullanan ve idealleri olan bir genç kızın gözünden bakıyor. içinde yaşadığı yalnızlığı türbanıyla örtüp bunu daha da derinleştirmek yerine gazeteci olmayı isteyerek kendi düşüncelerini milyonlarla paylaşıp yalnızlığını kırmayı amaçlamaktadır. Öykündüğü mesleğin ele avuca sığmaz ama bir o kadar da yalnız yazarıyla tanışması, ve bu tanışma sonrasında yaşanan iki ayrı dünyanın dört farklı insanını ortak kaderlerinden yansıyan yalnızlıklarını izletiyor bize...
Yalnızlığımıza maske takıyoruz hergün.Aynanın karşısına geçip oynuyoruz.Kimimiz daktilosuyla, türbanıyla, sporla ve takıyyelerle yalnızlığımızı süslüyoruz. Toplumdaki sevgi ve tahammül eksikliğinin empati yoksunluğunu yüzümüze tokat gibi vuruyor film...
çıkan gazete haberleri yorumlarına bakılıp sansasyon yaratılacak kadar iyi bir senaryoya ve etkiye sahip bir film değil. şimdiye kadar bu önyargıyla birlikte izlememiştim. izledikten sonra oluşan durum;
film hakkında detaylı içermektedir, izlemeyenler lütfen okumasınlar;
büşra muhafazakar bir ailenin aile baskısıyla örtünen kızı bir kez bunu anladık, cünkü büşra bilinçli bir şekilde örtünmemiş ve niçin örtündüğünün farkında değil bir kere. yani şu bizim elalem ne der şeklinde büyütülmüş yurdum ailesinin göstermelik geleneksel boyutta yaşayamadığı bir dindarlık var üzerinde. üzerine bir kaç gömlek bol gelen islami algılayışsızlığını filmin her karesinde görebilirsiniz. işte bu yüzden filmi 'islam' adına eleştirecek bir yan yok. cünkü elde bir done yok.
filmin eleştirilecek yerleri senaryodaki absürtlükler. böyle muhafazakar elaalem ne der zihniyetiyle yaşayan bir ailenin kızı nasıl gece yarısı hayran olduğu yazarın arkasından gidebiliyor? akla ilk gelen soru bu?
filmin ilk karesinde iş görüşmesine gelen büşra'nın yine aynı ortamda dinleyici olarak katılan yaman'ın sorusu bu roldeki büşra'ya çok iyi gelmiş bir söz. 'ben senin yerinde olsam örtünmezdim' filmin ilk karesinde çok itici durmasına rağmen 'büşra'nın islami bir kimlik olarak görünmeyişini gördüğünüzde gayet mantıklı duruyor.
büşra'nın nişanlısı ayrı bir vakıa; dine 'yaman' a kıyasla daha yakın durmasına rağmen, hanzo duran nişanlısı tam bir külhanbeyi. kabalıkta üstüne yok, tam bir tipik türk erkeği. aslında kızılacak bir şey de yok cünkü büşra'nın nişanlısı tam da ülkemizdeki erkeklerin büyük bir bölümünü yansıtıyor. esasında büşra'da 99 depremi sonrasında hızla artan bilinçsiz örtünmeyle oluşan örtününce her şeyin bittiğini sanan kız modeli. yani o da gayet doğal olan, etrafımızda bolcana gördüğümüz tiplerden...
filmin konusu ortada; bu filmi eleştirmek için iyi bir eleştirmen olmak gerekmiyor; çok acemice, araştırılmadan, basit, sanatsal değeri sıfır olan sıradan bir film. günlük hayatta herkesin her an yaşayabileceği yozlaşmış, gelenekler içinde boğulmuş türk halkını gözönüne sermiş.
filmin sonu mu? onu hiç sormayın filmin sonu içime oturdu diyeceğim lakin büşraya yakışan bir sahneydi yani hiç şaşırmadım doğrusu. bacağından bıcaklanan yaman'ın bacağını sarmak için başındaki örtüsünü çıkartıp tampon yapıyor öylece bitiyor film. iyi bir filmde bu sahne esasında oldukça etkileyici olmalıydı güzel bir final ama olmamış...
vasatın altında, izlenilebirliği zaman kaybından başka bir şey olmayan film. bu film hangi kesimi temsil ediyormuş, başörtülüleri mi hadi canım? başına bağladığı sadece bez parçası olup başörtüsü ile ya da tesettürle ilintili olmayan bir kızın hayatını anlatmış bu film, başörtü insanı yalnızlığa mı iter? ya da başörtülü insanların dostu olmaz mı? gözlemleri zayıf olup, hangi amaçla yapıldığını anlaşılmamış film.
büşra 2009 yapımı bir türk filmidir . türbanlı bir kızın tabuları yıkarak nihilist bir yazarla çıktıkları aşk serüvenini ,çevre baskısını farklı bir anlatımla seyredilir filimler arasındadır .
kırık dökük hayatlar , ters çevrilmiş kaderler sonunda hepimizin yüzleşmek zorunda olduğumuz mutlak gerçek '' hepimiz yanlızız'' .
izleyicilerin çok şey beklediği ama umduğunu bulamadığı filmdir.
ancak bu filmin kötü olduğu anlamına gelmez
zira film muhafazakar burjuvazi içindeki çatışmayı yalın bir şekilde gözler önüne sermektedir.
aynı şekilde kendisini laik olarak niteleyen kişilerin ön yargıları başarılı bir şekilde işlenmiştir.
türbanlıların, ateistlerin, solcuların, sağcıların, liberallerin, alevilerin, sünnilerin...
kısacası farklı fikirlerin ve kültürlerin bir arada saygı ve barış çerçevesinde kardeşçe yaşadığı bir uzlaşı filminin çekilmek istendiği aşikar...
fakat herşeye rağmen filmde çatışmalara gerçekçi bir çözüm yolu sunulmamıştır.
filmin en önemli eksiği bu olsa gerek.