harbi anadolu insanı. bir insan nasıl olurda okul okumadan, devamlı köyde yaşayarak ve en garibi görmeden bu kadar derin olabilir sorusunun cevaplanamayan adamı. koyun kurt ile gezerdi fikir başka başka olmazsa cümlesiyle neden böyle olduğumuzu çok basit sade bir şekilde anlatabilme yeteniğine sahip. ne denebilir ki. saygıyla önünde eğiliyor ve ruhuna içten fatiha gönderiyorum.
lafı gedigine koymakta cok basarılı olan büyük halk aşıgı.
onunla ilgili bir anı:
bir gün sivas valisi ve bir hakim asık babayı ziyarete gitmisler. asık baba bunları sofrasına davet etmis. gözüne bir sey takılan hakim asık babaya -fermuar acık manasında-''ahırın kapısı acık kalmıs asık baba''der.. bunu duyan asık veysel hic bir tepki vermeden fermuarını yukarı ceker.bir iki hos besten sonra sıra misafirleri yolculamaya gelince hakim:asık baba aha geldik aha gidiyoruz birseyler calıp söylede nesemiz yerine gelsin diyince asık baba fazla dayanamaz ve lafı yapıstırır:
''ee ne diyeyim senin gibi hakime gelir gelmez gözünü diktin s.kime''.bunu duyunca yaptıgı hatanın farkına varan hakim asık babanın eline sarılır ve helallesir.
kim okurdu kim yazardi
bu dugumu kim cozerdi
koyun kurt ile gezerdi fikir baska baska olmasa
...
efendim bu düşünceye diyalektik diyoruz ve günümüz düşünüşünde çok önemli bir yer tutuyor. salt son cümle bile "fikir özgürlüğü" ortamının önemini belirtmeye yeter. iki cümlesinden birinde türklüğe hakaret, dış mikhrak kaynaklı fikir, vatan haini deyip ondan sonra da "aşık veysel gibisi var mı ya" diyen insanlar için o kadar üzülüyorum ki...
türkiye'de unutulmayacak sayılı insanlardan bir tanesi. kendisini rahmetle anıyor ve bize bu muhteşem sanat eserlerini bıraktığı için saygılarımızı sunuyoruz.
"her kim ki olursa bu sırra mazhar
dünyaya bırakır ölmez bir eser"
demiş, mazhar olduğu sırlarla ölmez eserlerini dünyaya bırakmış gönül insanı, hakk aşığı. hakkında beşeri akılla söylenecek her söz eksik kalır. tüm insanlık ve başta anadolu insanı bu güzel ve berrak görüşlü insanı anlamaya çalışmalıdır.
Allah birdir Peygamber Hak
Rabbül alemindir mutlak
Senlik benlik nedir bırak
Söyleyim geldi sırası
Kürt'ü Türk'ü ve Çerkes'i
Hep Adem'in oğlu kızı
Beraberce şehit gazi
Yanlış var mı ve neresi?
Kuran'a bak incil'e bak
Dört kitabın dördü de Hak
Hakir görüp ırk ayırmak
Hakikatte yüz karası
Binbir ismin birinden tut
Senlik benlik nedir sil at
Tuttuğun yola doğru git
Yoldan çıkıp olma asi
Yezit nedir, ne kızılbaş
Değil miyiz hep bir kardaş
Bizi yakar bizim ateş
Söndürmektir tek çaresi
Kimi ne çeker dilinden
Hem belinden hem elinden
Hayır ve şer emelinden
Hakikat bunun burası
Şu alemi yaratan bir
Odur külli şeye kadir
Alevi Sünnilik nedir
Menfaattir varvarası
Cümle canlı hep topraktan
Var olmuşuz emir Haktan
Rahmet dile sen Allah'tan
Tükenmez rahmet deryası
Veysel sapma sağa sola
Sen Allah'tan birlik dile
ikilikten gelir bela
Dava insanlık davası
içindeki insan sevgisi, doğa sevgisi, bu kadar mı güzel dile gelir bu kadar yalın bu kadar etkili...
türküleri çoğu kez insana dur bi bakalım ben ne yapıyorum bütün bunlar neyin savaşı dedirtir..
dünyayı görmeden benimde köyüm olan o yerden çıkmayarak, insan nasıl bu kadar bilebilir dedirtir..
insanın içinden çok şey söylemek gelir ama öyle güzel sözler bırakmıştır ki üstüne konuşmak bile çok zor..
Anadolu' nun orta vilayetlerinden bir köyde, yavaş yavaş güneş batmaya hava kararmaya başlar. Karanlık iyice çöker köyün üzerine. Evlerden birinde bir kadın ve adam yatma hazırlığı yapmaktadır. Erken yatıp yarın sabaha, güneş ışığına erken uyanacaklardır. Adam üzerini değiştirir, yatağına yönelir. Evin penceresinden, karanlık bahçeye vuran ışıkta, ağaçların arasında bir gölge belirir. Kadın pencereden dışarı bakar ve gülümser. Kadının sevgilisi bahçededir. Tam sözleştikleri gibi, sözleştikleri saatte ve yerde adam onu beklemektedir. Kadın kocasının uyuduğundan emin olunca, sessizce yataktan kalkar, üstünü giyer ve pencereden aşağı atlar.
Başka bir adam için kadın kocasını terk eder. Koşarlar iki sevgili, kaçıyorlar. Tarlaları ovaları aşarlar. Anadoluda bir köy nasıl koşmasınlar ki. Arkalarından onları kovalayacak onca şey vardır. Namus belası, töre cinayetleri, yoksulluk, cefa, korku.
Arkalarında bunlar varken nasıl durabilirler. Köyden uzaklaştıklarına iyice emin olunca soluklanmak için dururlar. Kadın duraksamayı fırsat bilip nefes nefes der ki " Evden çıktığımdan beri, ayakkabımın içinde bir şey var beni rahatsız ediyor" çıkartıp bakar ki ayakkabısının içinde bir tomar para. Kocası her şeyin farkında biliyor ki gidecek. " Beni terk edecek onca yıl çorbasını içtim, çamaşırlarımı yıkadı, ütüledi. Bana emeği geçti" Yaban elde muhtaç olmasın diye o yoksul köylü, bütün parasını; başka bir adam için kendisini terk eden karısının, giderek uzaklaşan adımlarını attığı ayakkabısının içine koydu. O güzel insanı, o onurlu davranışı sergileyen, o terk edilen adamı hepiniz tanıyorsunuz. Çünkü o bir dizesinde bize seslendiği gibi uzun ince bir yoldaydı ve gidiyordu gündüz gece .Şimdi sorarım size bu memlekette töre cinayetleri, kadına karşı uygulanan şiddet mi yakışır yoksa, Aşık Veysel gibi hayatında hiç kitap okumasa okuyamasa bile, kitap gibi hayat yaşayan adamlar mı yakışır?