aşık seyrani

entry11 galeri1
    11.
  1. Bizim köyde de bu rumuza sahip bir halk şairi var.
    0 ...
  2. 10.
  3. 'Aktı bir şehire gönlümün nehri
    Bir kış baran oldu Huda'nın katn
    Alt üst olmuş diye gezdim o şehri
    Ne kimse üşümüş ne de buyan var
    ---
    Bülbül okur güle binbir müsemma
    Marifet değildir ilm-i muamma
    Seyranî'yim benim derdim çok amma
    Ne ben derdim derim ne de soran var'
    0 ...
  4. 9.
  5. Susturdu sazları fennin rebabı,
    Bu rebap şişeyi cinden çıkarır.
    Ateş şöyle dursun duman azabı,
    Tilkiyi çakalı inden çıkarır.

    Evlat alim olmaz okutmayınca.
    iplik kumaş olmaz dokutmayınca.
    Ayılar et yemez kokutmayınca.
    Yallılar ölüyü sinden çıkarır.

    Seyrani der var mı sözüm hatası?
    Bulunmaz dünyanın elbet ötesi.
    Ermeni'nin Rum'un yağlı ketesi,
    Kaypak müslümanı dinden çıkarır.
    0 ...
  6. 8.
  7. (bkz: soran var)

    --spoiler--
    Bu gece uykuda gördüm bir mana
    Ne ben yorabildim ne de yoran var
    Erenler bir nişan dikmiş meydana
    Ne ben vurabildim ne de vuran var
    ..
    Aktı bir şehire gönlümün nehri
    Bir kış baran oldu Huda'nın katn
    Alt üst olmuş diye gezdim o şehri
    Ne kimse üşümüş ne de buyan var
    --spoiler--
    1 ...
  8. 7.
  9. Develi'li (Everek'li) Seyrani'nin doğum tarihi kesin değildir. 1800 veya 1807 yılında doğduğuna dair kayıtlar vardır. Bugün Kayseri ilinin ilçesi olan, o yıllarda Everek adıyla bilinen Develi'de doğmuştur. Asıl adı Mehmet'tir.
    4 ...
  10. 6.
  11. Ateş vapurunu icat edenler
    Yelken açıp yel kadrini ne bilsin
    Süleyman'dır kuş dilini söyleyen
    Her Süleyman dil kadrini ne bilsin.

    Aşık Seyrani
    2 ...
  12. 5.
  13. Toragimdir. Develi şimdi bir başkadır.
    0 ...
  14. 4.
  15. sofuları ve kötü yöneticileri kıyasıya eleştirmiştir.
    1 ...
  16. 3.
  17. 2.
  18. Şu günlerde kendisi hakkında yazılmış iki ayrı kitaptan derlediğim şiirlerini/türkülerini bilgisayara aktarmaya çalıştığım halk ozanı. 200 civarında şiiri günümüze ulaşmış gibi görünüyor. Şiirlerinden bir tanesi şöyle:

    Gam yemezdim Recep olsa cümle ay

    Gam yemezdim Recep olsa cümle ay
    Döner muharreme ay gide gide
    Bunda geda olan anda olur bay
    Anda geda olur bay gide gide

    Ömrüm kaba yelden kar gibi erir
    Vücudum toprağa düşünce çürür
    Her eşya aslının hükmünü verir
    Divan atı olur tay gide gide

    Nazar eyle otlu sulu koyağa
    Çiçekler boyanmış elvan boyağa
    Tevekkeli ola baykuş gibi ayağa
    Gelir kısmet olan pay gide gide

    Zannetme Seyrani yıldız ay olur
    Doğru oku atan eğri yay olur
    Katreler karışır ırmak çay olur
    Bulur deryasını çay gide gide

    Not: Şiir sözlüğe özel olarak aktarılmıştır, internet ortamında bulmanız mümkün değildir.
    3 ...
  19. 1.
  20. Türk Halk Edebiyatı'nın zirve isimlerinden biri olan Develi'li (Everek'li) Seyrani'nin doğum tarihi kesin değildir. 1800 veya 1807 yılında doğduğuna dair kayıtlar vardır. Bugün Kayseri ilinin en büyük ilçesi olan, o yıllarda Everek adıyla bilinen Develi'de doğmuştur. Asıl adı Mehmet'tir.

    Babası fakir bir mahalle camii imamı olan Hoca Cafer Efendi'dir. Çocukluğu ekonomik güçlüklerle geçmesine rağmen babasının sayesinde medrese eğitimi almaktan geri kalmamıştır.

    Seyrani'nin hayatı ile ilgili kesin bilgiler mevcut olmadığından halk kendisi için bazı menkıbeler yayarak bu eksikliği gidermeye çalışmıştır. Seyrani'nin ününü duyan çevre vilayet ve kaza aşıkları sık sık Develi'ye gelerek onunla atışırlar. Seyrani ustalığını konuşturarak onları pes ettirir. Ama artık ona Develi dar gelmeye başlamıştır, istanbul'a gitmeyi arzular.

    Seyrani, büyük bir ihtimalle Sultan Abdülmecit'in tahta geçtiği yıl olan 1839 yılında istanbul'a gelir. O yıllarda istanbul'da semai kahvelerine, saz söz meclislerine ilgi gösterilir, aşıklar birer bilge kişi olarak görülür, dinlenirdi. Bu meclislerin tiryakileri, aşıkları yalnız bırakmaz, onları meclisten meclise, kahveden kahveye taşırlardı. Saray'da devlet erkanının konaklarında, zenginlerin köşklerinde bir araya gelen aşıklar, birbiriyle tanışır, söyleşir, atışırlardı. Bazı paşa ve beyler, şairleri himaye eder onlara rahat bir hayat sağlarlardı. Böylesi bir zamanda istanbul'a giden Seyrani, zamanın saz ve kalem şairleriyle tanışır, bilişir. Seyrani, istanbul'a gelmişken yarım kalan medrese öğrenimini tamamlar. Şu sözleriyle tanımlamıştır bu günlerini:

    "Yedi yıl eğlendi, kaldı Seyrani
    Bütün tahsil etti ilmi irfanı
    Sendeyken her türlü mürüvvet kanı
    Bulmadın derdime çare istanbul"

    Ancak Seyrani karakteri gereği, etrafında gördüğü yanlışlıklara, bu yanlışlıkları yapan Padişah da olsa görmezlikten gelemeyen ve şiirlerinde bu durumları ağır bir şekilde hicveden bir şairdir. Bu yüzden hakkında soruşturma açılmış ve yakalanmamak için de Develi'li bir dostunun yardımıyla Develi'ye kaçmak zorunda kalmıştır. Bir süre burada kalan Seyrani daha sonra Halep'e gider. Burada da tutunamayan Seyrani tekrar Develi'ye gelir. Yaşadığı süre içerisinde Develi onun kıymetini pek anlayamamıştır. Yakalandığı sinir hastalığından dolayı ona "Deli Seyrani" denmiş, son yıllarını Develi'de yoksulluk içinde geçirmiştir.

    Yoksulluğunu, çektiği acıları, dik kafalı bir ozan oluşuna bağlamak pek yanlış olmaz. Seyrani devrindeki gelişmeleri yakından takip etmiş, yanlışlıkları eleştirmiş, şiirlerinde kendisinden önceki ozanların alışılmış konu sınırlarının dışına çıkmıştır. Olaylara genellikle eleştirel gözle bakmış ve halkın sesi olmaya özen göstermiştir. Şiirleri hem ele aldığı konu bakımından hem de kafiye yapısı bakımından çeşitli ve zengindir. Şiirlerinde daha önce kimsede rastlanmayan kafiye yapılarına yer vermiştir. Şiirlerinde bazen bir tarikat ehli, bazen siyasi bir eleştirmen, bazen de koyu bir aşık olur. Bu da Seyrani'nin içten, dindar, duygulu ve duyarlı bir kişi olduğunu gösterir.

    Seyrani, 19. yüzyıl halk edebiyatımızın şüphesiz en değerli örneklerinden birisi olarak diğer halk ozanlarını da etkilemeyi başarmıştır. Kendisi hakkında yapılan araştırma ve incelemeler son yıllarda çoğalmıştır. Eserlerinden bazıları bestelenerek icra edilmiştir.

    alinti..
    2 ...
© 2025 uludağ sözlük