el ele, diz dize denize karşı oturuyorlardı. çok mutluydular. birdenbire kız çocuğu öpmeye yeltendi ama çocuk hızlı davrandı ve dudaklarını kaçırdı. sonra çocuk kızın elini bıraktı ve "sana bir şey söylemek istiyorum" dedi. kız biraz bekledikten sonra "söyleme, lütfen söyleme" dedi.
kısa bir sessizlikten sonra çocuğun ağzından tek bir kelime çıktı "bitti" diyordu öpüşmekten tahriş olmuş kırmızı dudakları. kızın gözlerini bulmaya çalıştı ama başaramadı. biraz bekledikten sonra ufak adımlarla oradan uzaklaşmaya başladı. arkasını döndüğünde neyle karşılaşacağını çok iyi biliyordu. birkaç adım daha attıktan sonra aniden geriye döndü ve kıza doğru ilerledi. kızın yanına geldiğinde kızın gözyaşlarında kendi kırmızı dudaklarını görüyordu.
kız tüm gururunu bir kenara itip tekrarladı "gitme, lütfen gitme"...sanki dudakları değil de gözyaşları konuşuyordu kızın...çocuk hiç konuşmadı...çay evindeki son kelime "gitme" olmuştu...ama her zaman olduğu gibi, bir ilişkiye iki kişi başlamıştı ve bir kişi bitirmişti...ve "gitmişti"
içe atılması gereken, için için yanılması gereken bir aşktır. "lanet olsun" diyerek olay zamana bırakılmalıdır. böyleleri platonik takılır genelde. yani öyle diyorlar bana...*
kapatırsın gözünü uyursun yanında bir melekle, bütün yol boyunca hissettiğin tek şey noluyo lan hissidir. ve hayat yeniden başlar o sadece seninle uyumuş ne var ki bunda hem senin sevgilin var bu iş olmaz kardeşim. aa bak sana kardeşim bile diyebiliyorken ben seninle birlikte olamam.
aşkın önkoşuludur. aşık olunabilecek birine aşık oldun, o da sana oldu.. ee sonra nooldu? diye sorar insan kendisine. o yüzden imkansız kişilere aşık olunmalıdır.
aşık olmak ne kadar güzel bir söz. tabi güzelliğini kime aşık olacağını bilen kişiler yaşıyor. belki biraz saçmaladım nereden bileceğizki kime aşık olacağımızı? kime aşık olduğumuz mühim değil, aşık olmak güzel şey...