aramızda artık mesafelerin değil, yıpranmışlıkların olduğu adamdır. bana bir kez bile "neden korkuyorsun?" dememiş olan adamdır. temmuzdur, çığlık çığlığa gelendir. hoş geldinimdir. hayatımda içtiğim en güzel üçüncü kahvedir. marmara'nın bir iç deniz oluşu gibi, içimdeki denizdir. cümlelerimle yücelttiğim, katlanabildiğim tek kibirdir. asla anlamayacağı bir dille yalanlarını tattığımdır. acı tadıma bakan, benimle acılaşandır. dudağından başkalarının tadını aldığımdır.
hep gülen suratımı görünce somurturdu. yalnızca cumartesi günleri mutluluğumuz kesişirdi. "dün gece..." diye bağırsam sonunu unutur susardım. mavi masalı bir meyhanede rakı içmek isterdim onunla. yabancı gözler, çiğdem çitleyen bakışlarla izlesin bizi isterdim. ama aç gözlünün biri yaşanmamış tüm anılarımızı ucundan ısırmış. bittiğinde, "ağlattığınız kadına şu anda ulaşılamıyor." diyen bir ses kadar yakınında bulunacağım. gümüşyolu üzerindeki musevi mezarlığında korkularıma tütsü yakıyor olacağım.
aşk gibi üç harflidir o da. fakat sırf adını andınız diye gelecek değildir.
sarıldığında etrafınızdaki hiç bir şeyi duymadığınız, kimseyi görmediğiniz, ondan başka her şeyi silebilen, nefesi hem arzu uyandıran hem huzur veren, aynı gün içinde defalarca sevişebildiğiniz ve her seferinde de ilk sefermiş gibi hissettiren, sizin başarınıza sizden daha çok sevinen, sizinle övünen, vücudunuz kadar zekanıza da hayran olan, saatlerce muhabbet edebildiğiniz ama yeri geldiğinde hiç konuşmadan yan yana oturup sıkılmadığınız, kavgalıyken bile özleyebildiğiniz, gözlerine baktığınızda gününüzü aydınlatan adamdır.