en uygunsuz durumlardan birisidir,insan önce ne olduğunun farkına varamaz,önceleri ayarlayıp ayarlamamak arasında kalırken,''aga yok mu be bi kız,o kadar üniversitelerde okuyon,ayarlasana bi yavru''diye bağırıp çağıran arkadaşlarınızdan da varsa,ve aşık olup olmama arasında gidip geldiğiniz ve 12 saat ayakta yan yana durduğunuz bir işte çalışıyorsanız,gidip de bir de son bir haftanızı zehir edecek derecede kızı en yakın arkadaşınıza,kerizliğinize doymayıp da ayarlıyorsanız,sonunuz hazindir;''ulan keşke ayarlamasaydım diye hayıflanmak bile hafif kalır,gün boyu paso sezen aksu dinlemekten çekmeden de kafayı dumanlarsınız,iyicene ''gecelerin yalnızı''moduna girersiniz,''gurur'' denen b.ktan zamazingo yakanızı bir türlü bırakmaz,gidip de''seni ben seviyodum kahrolası kız,o şeker konuşmanla,tatlılığınla kalp kanserine çevirdin beni,lanet olası'' diyemezsiniz,el vermez bir türlü kabına sığmayan o eksik olası gururunuz,evdekilerle papaz olmamak için iki kıytırık bahane uydurup,içtiğiniz biralar belli olmasın diye,ya hesap tabağında getirilen karanfiller ağzınızı buruklaştırır ya da ne idüğü belli olmayan midye dolmalarda arasınız yalnızlığınızı,bütün gün yanında ne kadar cd varsa hepsinin içindeki damarları sıradan dinlerken kafanız intihar muhabbetine daha bir yatkın olur,öyle bir an gelir ki,herkes için geçerli olmasa bile boynunuzdaki cevşen'i öpüp,kendinizi en yakın köprüden atasınız gelir,ama bir gün gelip de vedalaşma vakti geldiğinde uğrunda türlü türlü şaklabanlıklara girdiğiniz,aşk olaylarından hergün yüzyüz olmanıza rağmen bir iki kelime dahi konuşmayı bırakın yüzüne bakamadığınız kız veda vaktinde,alaycaı ince bir gülümseme ile sadece ''allahaısmarladık'' der ve elinizi bile sıkmadan,arkasına bakmadan,en yakın arkadaşınızın kolunda,gülümsemeler içinde sizi gözüyaşlı bırakıp arkasını çekip gider...