aşk, tanımı gereği tam da açıklanamayan; aynı büyük okyanus gibi bir duygu kütlesi. kişi, kendisinden bağımsız bir başkasına kapıldığı vakit hissettiklerini karşısındakine yönlendirir. burada sorun aşık olunan kişi değil. gayet de karşılıksızdır. öyle olmasaydı platonik denen şeysi de olmaz, anında "aşık olma" durumunu kafamızda bitirirdik.
insan kendisinden bağımsız birine her şeyden üstünmüş gibi bakarken aslında kendisini unutuyor. karşısındakine odaklanıp onun ne olduğu konusunda fikir yürütmeye çalışıyor. işte orada kendi dışındaki bir başka "ben" ile tanışıyor ve estetik güzelliğe ulaşıyor. bu tamamen onun düşünsel dünyasında olup anlamlandıramadığı içinde tanrıyla benzeştirmeye başlıyor. çünkü evrende tek bir tanrı var. o tanrı herkesin de olsa ondan daha mükemmeli yok. işte bu arkadaş, aşkının tek bir fark ile sadece kendisine ait olduğunu ve kendi mükemmeliyetini oluşturduğunu düşünmüş olsa gerek ki bunca yıkım, bunca zaman geçse de bir anda bırakamıyor.
ben zaten kendimden üstün bir karşı cinsle rastlaşmadığım için tanrılaştıramıyorum. aksine ben tanrılaşıyorum. hatta benim tanrılaştığıma inandırıyorum karşımdakini. amına koyayım çok ayıp ediyorum. umarım bir gün ben de tapınırım bi hatuna, bi de tepinirim üstüne. tanrı-tanrıça kombinasyonunda geçinir gideriz.
en büyük hatadır.şunuda unutmayın dostlar,erkek kimliğinizi yerden yere vurursanız,yerden yere vurulursunuz.
akıllı olun lan,sizden değerli birşey yok şu dünyada.
afedersiniz ama bu durum cinsel ilişkide ortaya çıkar. o malum zamanda aşık olduğunuz kişi tanrılaşır gözünüzde. tanrılaşmaya sebep olanda aitlik duygusudur. tanrıya kulluk eden her canlı gibi onun kölesi oluverirsiniz o anda. karnın acıktı mı bişeyler hazırlama mı istermisin? sana masaj yapiymi? (transtadır; görmez, duymaz, bilmez) ağzından çıkacak olan ilk kelime de can acıtıdır. siz onun gözünde tanrıça olmaktan çıkmış bir böcekten farkınız yoktur. tanrıyla böcek arasındaki ilişki. o ezmek ister oda kaçar sonra yine gelir.