dokunmaktan ziyade sarılma arzusudur. aşık olunan kişi hele de ulaşılamayacak kadar güzelse. karşısına çıkıp bir defa da olsa seni seviyorum diyemez insan ama gün geçtikçe içinde büyütür aşkını. bir zaman sonra sevgiyle karıştırmaya başlar hatta. fakat bilmez ikisinin farklı şeyler olduğunu. aşk insanı yakıp kavurur, aşık olunana ulaştırmaz. ama sevgi her an yanında olunan, her saniye el ele olunan kişiye beslenir.
adama tarifi imkansız garip duygular besletir.. çalıştığım şirkette iyice anladım bunu.
sürekli yanıma gelip omzumu tutarak bir şeyler anlatıyor. sonra monitörden iş ile ilgili yazıları okuduğumuz zaman omzumu sıkıp gülüyor. sabah kahvaltısını bile sürekli benimle yapmak istiyor. ahh yeşil gözlü.. simidi bile kırarak elime veriyordu. öğlen yemek alırken bile arkama geçip sohbet etmeye çalışıyordu. deli şey ya, masama oturuyor ve gözümün içine baka baka konuşmaya devam ediyor. bugün mesela küçük kaselerde sütlaç tatlısı vardı. ben de yemek kaşığı ile tatlıyı yiyecek iken birden elimi tuttu. baktı bana. ben de ona bakıyordum. sonra kendi tabildotundan tatlı kaşığını uzatarak '' bununla ye, zor olur onla '' dedi. şaşırdım. eli hala elimde idi. sanki bir şeyler söylememi istiyor ve masumca bana bakıyordu. ama yemekhanede yalnız değildik. söyleyeceklerimi başkası duyarsa utanırdım. ama ne olursa olsun söylemem de gerekiyordu. söylemeli idim ve daha fazla dayanamayıp o mütiş cümleyi kurdum;
'' amına koyacam hilmi yapacağın işi ha, yeter ulann''
güldü şerefsiz. şükürler olsun bunun bir şaka olduğunu söyledi. gerginmişim çok. yumuşattı sağ olsun. adamın dibisin la hilmi.
cinsel istekle alakası olsa da, kesinlikle cinsel açlıkla alakası yoktur. tamamen saf bir arzu ve hazdır. hissetmektir tek amaç.
biraz da o'nun size ait olduğunu hissetmek adına istersiniz bunu. aynı şekilde onun da size dokunmasını istersiniz ki, onun olduğunuzu hissedesiniz.
ayıp yoktur bu arzu ve hazda. erkekte de kadın da illa ki bir takım 'hareketlenmeler' olur. yalnız erkekteki hareketlenme dışarıdan daha rahat hissedilebildiği için kimi zaman yanlış yönlere çekilir. oysa erkek ne hissederse, kadın da onu hisseder.
güzeldir aşık olunan kişiye dokunmak kardeşler.
binlrc söz söyler de beklersiniz cevap vermesini ya. işte dokunmak onların ötesindedir. msn'de face'de yazısmaya benzemez. elini elleriniz arasına alırsınız. hissetmeye baslarsınız aşkın somut halini. soyutluktan somutluga gecmişsinizdir artık. asık olmayan sevgilisini hissedemez zaten.
tek bildigi oduna değmektir. kalbine yürümek değil.
kalp atısını duymak, nefesini üzerinizde hissetmek..
belki de arzuların en büyüğü. fakat çoğu zaman iç kemirtici bir hal alan arzu.
her şeyden çok sevdiğiniz, hayatınızı anlamlı kılan o kişiye ulaşma arzusudur bu. gördüğünüz anda hemen içinizden fırlar. yanına gitme, gözlerine bakma, saçlarını okşama isteği dolar insanın içine. dokunmalıyım ben ona, o sıcaklığı hissetmeliyim dersiniz. o an tek hedef odur : onun yanına gitme, öpme, koklama, sarılma isteği. o sıcaklığı vücutta hissetme arzusu. içinizde kopan şeyleri biraz olsun onunla paylaşma hissi. nedensiz bir duygu, amaç.
fakat bırakın dokunmayı, sevdiğiniz kişiyle konuşmuyorsanız acıya dönen arzudur işte. umursanmıyorsanız, hayatında bir yer edinememişseniz hep içinizde kalacak olan histir bu. yeri geldiğinde - ki bu çoğu zaman olur - adamın amına koyan, ağlatan, camı çerçeveyi indirme isteği getirendir. hayal ettiğinizde yüzünüze nedensiz bir gülümseme konduran, gerçekleşmeyeceği aklınıza geldikçe gözleri dolduran histir. ağlatandır, her şeydir o duygu. aşkın ta kendisidir. o yüzden çok özel ve hiç bitmeyecek olandır.