kadın gençken huzur aramaz.adrenalin ve eğlence arar.o yüzden gençken fırlamalara piçlere, orta yaşta efendi çocuklara ediz hunları seçer. aşık olunacak erkek kadının her çağı için ayrı ayrı olmakla birlikte kadın gençken mehmet ali erbil, 30 un sonrasında ediz hun arar diyebiliriz kısaca.
pek cok hatunun vakt-i zamanında "oluyorum bitiyorum asık oldum iste budur asık olunacak erkek" dedigi amma velakin iliskinin sonlarına dogru yedigi boynuzdan veya fikir uyusmazlıgından dolayı bok atıp rezil-i rusva ettigi er kisi.*
Vardir ama erkeklerin azinlik kısımı temsilen bulunurlar, Kızlarin hep ipe sapa gelmez erkeklerden hoşlandiklarini gören bu güzide azinlik, bir müddet sonra zıvanadan çıkarak, iyi, temiz erkeğe kız yokmu lan bu devirde diyerekten ipe sapa gelmez erkekler kategorisine yatay geçiş yapmış erkişilerdir.
(bkz: bundan sonra bende itneyim gelsin kızlar, gitsin dullar)
vazgeçmeyecek*, sahiplenecek ama sıkboğaz etmeyecek erkektir. yakışıklıdır. entellektüeldir. müzikten sanattan anlar. süpriz doludur. gezmeyi tozmayı sever. diğerlerinden farklıdır. diğerlerinden farklı bir çift olacağınızı size hissettirendir. ama tüm bunları aşık olduktan sonra anlayacağınız kişidir. öncesinde hiçbirşey bilmeden bakışlarındaki saflık ve huzuru bulmak gerekir. onu o olduğu için bir anda sevmek gerekir*. kalp doğruyu hissettirecektir.
sonrasında ise bunu her kıza yapmadığını bilmek gerekir*.
yok öyle bir sey.* asık olmak için duzgun kadın da yoktur.
sadece asık olunur. asık olurken "pek bi duzgun masallah. yavrum meslegin ne senin? burcun? babangil nereli? nasıl bi karakterin var?hımmm. dusundum tasındım uygundur.... aayyyyy aşkııımmmm deli gibi seviyorum seniiiii, aşıgım ya ben sanaaa" demek gibi bi luksunuz olmaz.
yoktur efendim. duzgunuyle, yamuguyla olmaz bu işler. it gibi aşık olursun, gıkın cıkmaz adam puştun önde gideni bile olsa. baktın ki yolun ucu kötü, ölmek üzeresin, akıllanırsın sadece. uzaklaşırsın.
yada akıllı ol, aşkını bastırmayı bil. kimse sana "nefret et" demiyor ki.. sadece "güçlü ol seve seve bırak" diyor.
