geçmişte iyi bir darbe yemişseniz korkmakta çokta haksız değilsinizdir. ama geçmiş yüzünden geleceğe duyduğunuz umutsuzluk da hiç doğru değildir.
birde karşılık bulunmaması ihtimali vardır, o da ayrı bir izdıraptır. güveniniz kalmamıştır belkide. o da yitirilince dünyanın en güzel şeyine bile güvenemiyor işte insan. korkuyor. canının yanmasından, aynı sefilliği tekrar çekeceğini düşünüyor. ama aşksız da olmuyor.
aşık olmaktan korkmak aşık olan insanın tipik özelliğidir . iş işten geçmiştir aşık olduğunu hissetmesen korkmazsın zaten . oldun geçti gitti artık ,eğlen çoş hayat boş ,durma koş .bir daha ki sefere hazırlıklı ol .
hayatta aşktan çekmiş insanın hissiyatıdır.
yaşanan üzücü şeylerden sonra bir daha aşık olmak istemez ama her kalbinde hareketlenme olduğunda ilk kez aşık oluyormuş gibi çocuklaşır, geleceğe umutla bakmaya çalışır uzağı göremese de. tüm korkuları da ardında bırakmayı bilir. her kapısına gelene sevgi dolu gözlerle bakmaz elbette ama kime bakacağı konusunda da bir dizi tedirginlikler yaşar durmadan. zaman zaman kendi içinde çelişir hatta...
her şeyi zamana bırakmaya karar verir ama zaman izin vermez. hayat yeniden yeniden çıkarır karşına kalbinin atışını hızlandıracak, seni çocuklaştıracak birilerini. içinde korkular, kuşkular, tedirginliklerin bile varsa yavaş yavaş senden uzaklaştığını hissedersin. mutlulukla hüznün içiçe geçişidir adeta. ama her daim insanın içinde bulunan duygudur. aslında o da bağıra çağıra "aşk yeniden bitti artık bu son derken" naraları atar ama dil gönülle bir işlemez bazı dönemlerde işte...
'mantık'lı olmak, büyümüş olmak, çünkü sonuçlarına katlanmak istemediğin şeyleri yapmamayı öğrenirsin, belki de büyümüşlük görevidir bu, bir zorunluluktur...
herşeyi yalnız yapıp, hiç bir şeyin yalnız bir anlamı yok be şakir diye yakınan bir insanın aşık olma istediğinin hemen ardında yok lan ben daha demin ne dediysem demedim onu hiç demedim durumudur. çünkü kendine göre biri yoktur, bulduğunu düşünür yanılır, bulacağını düşünür yanılır, bulamayacağını düşünür yanılır.bulsa da platonik olur, kendisine platonik olanlarda hiç bir bok yoktur. yapacak da bir şey yoktur. onun sadık yari dost yoğurttur.
hayatta ne tam beyaz vardir ne de siyah. hersey ara renklerdedir. yahut soyle diyeyim ne yuzde yuzde yuz kazanc vardir ne de kayip. insanoglu denen bu mahlukati hayata baglayan cok az sey vardir. ve askta bunlardan biridir. asktan korkmak bir baligin suda korkmasi gibidir. susuz balik yasayabilir mi? ha birde su vardir tabi ki... ben asla asik olmam diyenler vardir. bu soylerken boburlenirler ve ola ki siz ask icinde yuzuyorsaniz (sezen cumhur onal gibi oldu bu) sizi asağilarlar. fakat siz onlara kizmayiniz. cunku onlar sakat insanlardir. onlara sadece aciyin. cunku duygularin en karmasik, en esrarengiz ve yasak elma gibi cekicisini yasayamamislardir. onlara sadece aciyin. askla prim yapmaya calisanlara da yuz vermeyin cunku onlar dunyanin en mukaddes iki kelimesini iki fazla yastik satmak ugruna altin beyinli adamin beynini bosaltir gibi somurduler ve yok ettiler.
Korkulması doğal olan durumdur, ama korkanı da korkmayanı da aşık olur. Korkunun ecele ve aşka faydası yok yani. Sadece aşk acısının bağımlılıktan kurtulma süreci gibi bir süreç olduğunu kişinin sürekli kendine hatırlatması gerekir. Zira, aşık olduğumuzda her nasılsa tüm hayatımızı, coşkumuzu, düşüncelerimizi, sevdiklerimizi aşık olduğumuz kişiyle kardeş payı yaparız, ilişki bitince de bir parçamız kopmuş gibi gelir. Oysa ki insan kendiyle tamamlanmış bir bütündür. "biz bir elmanın iki yarısıyız" her ne kadar romantik de duyulsa aslında "ben yarım elmayım, napiyim elimden bu kadarı geliyo" demektir.
kanaatimce aşık olup da, daha önce hiç kimseyle çıkmadığı için aşık olduğu kişiyle çıkmaktan veya çıkma teklif etmekten korkmak denirse daha doğru olacak kavramdır. çünkü eğer birine aşık olmaktan korkuyorsan zaten ona çoktan aşık olmuşsun demektir. ya da birine aşık değilken genel olarak aşktan korktuğunu iddia ediyorsan, büyük bir ihtimalle aşık olmanla birlikte değişecek olan düşüncedir.