hayatta güzel şeyler yapmayı istemektir.. kavuşmayı beklemektir.. hem sabır hem de sabırsızlıktır.. her kapıya her telefona koşmaktır.. tek bir isimdir.. hayattır.. nefestir.. vazgeçilmezdir.. dünyanızdır.. yüzünüzdeki gülümsemedir.. mutluluktan akan gözyaşıdır.. hayat arkadaşını bulmuş olmanın verdiği huzurdur.. herşeyinizdir....
oluyorsunuzda ne oluyor sanki?
kaç aşık olanın aşkını hak ediyor aşık olunanlar?
kaç tanesi değer veriyor kendıne verilen değer kadar?
hangisi üzmüyor sevdiğini?
yaralamıyor......
türkçe'yi daha iyi bilenlerin karşı çıkışına rağmen "aşkın" terimi ve "aşmak" fiiliyle ilgisi olduğunu düşündüğüm, kişinin kendine aşkın olan bir şeye karşı beslediği duygu.
'uçları' bize yaşattığı için insanın büyük bir tutkuyla bağlı olduğu histir. sevgiyle olan farkı da budur.sevgi devamlıdır,bir çizgide seyreder,iniş cıkışları yok denecek kadar azdır.ama aşk öyle değildir,o başkadır, çünkü aşık olan insan ya en tepededir ya da en dipte.
tepede olduğunda ondan mutlusu yoktur,hayat ona bambaşka görünür,her şey güzel,zevkli,anlamlı,keyiflidir.öyle ki uçmaktan ne sorunları aklına gelir,ne yapılacak önemli işleri,ne o ne bu..mutludur,hayat güzeldir ve gerisi boştur..
bir de dipte olma kısmı vardır tabii bu aşkın, ben sadece öbür kısmından alıyım,bunu istemem diyemezsiniz.o varsa bu da vardır. bunlar hiç ayrılmazlar aslında ama işin başında bu kısmı görünmez sadece. bu malum kısımda iyi olan her şey tepetaklak tersine döner birden.
aşk bir uyuşturucu gibidir belki de,inanılmaz mutluluğun ardından çöküş dönemi gelir. bunu bilseniz bile artık çok geçtir,aşkın bağımlısıdır artık insanlar.
sevmekle çok ayrı yerlerde duran fakat karışmaya çok müsait tehliklei bir durum. Üç konunun bir arada olması mutluluğu getirir: Aşk, sevgi, uyum. Bunlardan tek başına hiç biri karın doyurmaz. Ama doyursun isteriz, özellikle söz konusu aşk olunca. diğer ikisinin yokluğunu göz ardı edip hayatı kendimize zindan etmesini de çok iyi biliriz. Ne zavallıyız be biz..
gözlerin, görülen bir güzelliği beyne iletmesi ve beynin de bu güzelliği kalbe(ruha?) yazdırması olayı.
üçüncü sayfa haberlerine konu olur sıklıkla, şu şunu kaçırdı, filanca evden kaçtı, aşk bir kez daha engel tanımadı vs. vs.
ama dengesiz, birbiriyle alakası olmayan iki zıt kutuptan birisine seçmeye zorlar bu eylem insanı. elde ederse dünyanın en mutlu, edemezse dünyanın en üzgün insanı...kendince...
türlü türlü saçmalıklar yaptırır insana. bir kızın dersten çıkacağı saati kestirip iki saat okulunun önünde mal mal beklemenin kime ne yararı vardır ki? belki erken çıkar diye kazık gibi dikilmek ya da...amaç ne ? sahte bir tatmin duygusu...lÂnet olası ruh, daha fazlasını istemektedir hep.
onu görmek, onunla konuşmak, onun gülümsediğini görmek, ona sarılmak...kişinin en çok isteyeceği şeyler olur hayatında. ancak bunları yapamaz ise kendi kendine ceza keser, artık hep üzgündür o...
ezbere yaşamaktır aşık olmak. programlı gibidir. üzgün olacaksandır. o tüm bunlardan habersiz, sana "canım" derken senin için titrer, söyleyemezsin ki bunu ona, çünkü ellerinden kayıp giden bir silüet gibi hayallerinde kayboluverir o zaman. arkadaşlığını kaybetmek istemezsin onun, evet sen için için yanmaktasındır ama zamandır insanı tüm acılardan "acı çektirerek" kurtaran...
kimse "x seni seviyor" diye bir haber aldığı zaman o x kişisine hÂl aynı gözle bakmaz. farklı bir şey kor araya. ümitsizleri oynamaya mahkumdur bu x kişisi.
bir de tersi durumu vardır bunun. sokakta tek başına yürümeyi unutturan, ruhun diğer yarısını bulduğu bir eylemin habercisi olur bir anda aşık olmak. bir yere oturursun ve yanağını okşarsın, kocaman açar gözlerini, sanki içine bakmaktadır, sarfedilir sonra bir iki kelime "seni çok seviyorum" diye. "ben de" dir duyulan, artık geride kalan hiçbir şeyin bir önemi kalmaz. sankim dünya onların etrafında dönmektedir. ancak mutludurlar da.
umutsuzlar için ise bir yere kadar tecrübesi olanlar alışmış hislerine yenilmemeye çalışmakta devam ederler. sindirmeye çalışırlar isteklerini.
gece karanlığı ona çok şey anlatır. doğa, bir hüzün serenadı dinlermiş gibi yas tutar, özür dilemektedir tanrı'nın kendisine verdiği bu cez için. ay ise aydınlattığı gecenin binde biri kadar o kişinin ruhunu aydınlatamadığı için sessizdir...gece sessizdir. çekirgeler ağlar o duyulur bir tek.
ve deniz, her gece uzaklardan getirdiği soğuk rüzgarlarıyla fısıldar bir kez daha onun kulağına;
aradaki mesafenin cam kırıkları dolu bir havuza atladığın hissine kapılmanı sağlayacağı bitmez tükenmez hüzünlere sebep olacağı ama aklına gelecek gülümsemesi ile hayatına anlam katan kişinin de aynı kişi olduğunu farkedip zamanın hızlı akması için dua etmene sebep olacak dünyanın en acayip duygusu...