her seferinde tutulduğumuzu sandığımız hastalıktır. ve ben sonunda doğru tanımı buldum. ruhun bedenden ayrı sevmesi aşk. bedeni değil kalbi kıskanmak. sevdiceğin yanında kim olursa olsun(yanında başka biri olsa da olmasa da) rüyasında beni görüyor olmasına sevinebilmemmiş. belki bir gün gelebileceği umuduna tutunmakmış, gelmeyecek bile olsa sevebilmekmiş.
aşık olunan kişinin, ileri bir zamanda belki de kendisinin azraili olacağını, canını en çok yakacak kişi olacağını göremeyecek kadar gözlerin kapanması, beynin durması durumu.
gerçekliğini test etme şansı bulmadığın birinin içindeki çocuğun elinden tutup aradığın kişi olması umudu ve tutkusuyla bizi kendisine esir alan duygular karmaşası. Zaman geçip de kişiyi tanıdığımızda, beklentiler ve elimizde olanlar arasındaki farkı anlayabiliyoruz. Sonrasında fark asgari tutarda ise aşk denilen şey emek ile birlikte kalıcı bir sevgiye dönüşüyor. Ama fark büyükse ve yanıldığımızı anlamışsak nefret ve hayalkırıklığı yaşıyoruz.
bi zikim olmuyo mina koyim diye ayar veresim gelen hayat yumağı. reddedil dur. baska bir sey olacagi yok. gece gece bira manyagi ol, sinirlen, sozluge kufurlu konus...
yok be siz yine de asik olun, bir yerinizi alciya alsaniz da (bkz: kalp), asksiz olmaz bu hayat.
çok bilinmeyenli denkleme konu olmak. bugün çok severken yarın nefret etmek. yokken delice volta atmak sokaklarda. yağan yağmurda şemsiyesiz dolaşmak, yüze düşen yağmur damlalarında onu hissetmeye çalışmak. her bir şeye kızmak aramadığı zamanlarda. telefona gelen mesajıyla kocaman gülümsemek hatta sesini duyunca hüngür hüngür ağlamak istemek. telefonu kapatamamak. alınganlığın tavan yapması hatta sık sık trip atmak. onun için hayatı daha sade yaşamak, daha yalın olmak hatta uğruna sevilen kişileri hayattan çıkarmak. ilk dans ettiğiniz şarkıyı tekrar tekrar dinleyip o anlara dalmak, fotoğraflarına bakıp iç çekmektir uzun uzun. bir sigara yaktırır bazı geceler aynı sigarayı paylaştığınız zamanlara nispet. sizin için demlediği çayın tadını içtiğiniz çaylarda bulamazsınız. elinde 2 fincan nescafe yüzünde kocaman gülümsemeyle karşınıza dikildiği anları delice özlemektir. hem ne güzel hem en acı duygudur.
his bile değil bu.. karmakarışık bir şey. böyle midenizde ya da ciğerlerinizde ya da kalbinizin oradalarda dolanıp duran bir atlıkarınca var sanki, heyecanın nerede olduğunu kestiremiyorsunuz. aniden kalbiniz hızlanıveriyor, olup olmadık yerde bir anda gülmeye başlıyor ya da dalıp onu düşünmeye başlıyorsanız aşık olabilirsiniz. tanımlanamamak. tanımlanamayan uçan nesne gibi, ufo olmayanı ama, sadece bulutların üstünde olanı.