Aşk dediğin şey evlendikten sonra geçer, işe olan nefret ise parayı cukkaladıktan sonra geçer.
Nilşanlılık dönemi vs'de aşktan beynim yanmış vaziyetteydi. Evleneceğim günü iple çekiyordum. Gün geldi, evlendim. Yatakta eşime baktığımda 'bu gerçek mi' diye mutlu oluyordum. Aradan 10 yıl geçti şimdi, aşk maşk kalması mümkün mü? Değil elbette. Ama seviyor musun, mutlu musun? Elbette.
iş olayına gelince üniversite bitip ilk işe başladığımda 'ulan nerden seçmişim bu mesleği' diye kendime az sövmedim. ilk yıllarda patron altında ezilip sömürülüp yeterince iyi maaş almayınca psikolojik olarak çok daha fazla çöküntü yaşadım. Sonra kendi işimi kurunca mesleğime olan bakış açım değişti, ulan iyi ki bu mesleği seçmişim demeye başladım.
herkes aşık olduğu kişi ile mi evli veya aşık olduğu evlenip o aşkları devam mı ediyor ya da herkes sevdiği işi, hayal ettiği maaşı mı kazanıyor diye kendini teselli eden insandır. hem sadece burada bitmiyor ki. henüz sevdiceği olmayan, ciddi düşündüğü biri olmayan bekar biri düşünün ya da sevmediğim bir iş bile olsa yapmaya hazırım demesine rağmen iş tutturamamamışlar da var. onları ne yapacağız peki. herkes her şeyinden şikayetçi olursa hayat motivasyonu nasıl devam edecek bilemiyorum. biraz şükür biraz sabır galiba.
Her gün kıvrana kıvrana, azar azar, minnak minnak yok olmak istiyordur, hatta zamanla bundan keyif almaya başlamış bile olabilir.
Kendine üzülmek, dertlenmek, uzaklara bakıp derin derin solumalar filan...
Biri şu insanın üstüne bi kova su döksün, ölmüşlerin hayrına!
Sevmiyorum böyke mızmızlanıp, dövünüp, parmağını kımıldatmayanları!
Hep bik bik bik!