fakat bahsettiğim, sevgilini artık eskisi kadar sevmediğini fark etmek değil; bir süredir platonik aşık olduğun kişiye karşı hislerinin artık aynı olmadığını hissetmektir. ve bu, aşıkken akla geldiği kadar korkunç değil. biraz durgun hissettiriyor, böyle bir hücreni almışlar gibi boşluk da oluyor ama fark ediyorsun ki yeri hiç de dolmayacak bir boşluk değilmiş bu. özellikle 2 sene gibi yeterince uzun bir süre uzaktan uzağa sevdikten, zaman zaman iştahın kesilecek kadar aşkı hissedip zaman zaman acı çektikten, onun başkasına ve başkalarına aşık olduğuna bile tanıklık ettikten sonra mutlu bile hissettiriyor.
bu bir süreç halinde gerçekleşmez, aniden olur ve birden aa ben aşık değilim artık deyip evreka! moduna girersin. eğer benim gibi salaksan da elini midene götürürsün kelebeklenme var mı diye, ama yok, emin ol yok.
her neyse; bu zaten süreç halinde olsa sonu, aşık olunan kişiden nefret etmek derecesine varır; ki o tamamen başka bir şey. aşık olmadığını anlamak ise öyle bir şey ki onun adını duyduğunda aldırış etmemeye başlarsın, ismi kavramlaşır, somut hal alır. mesajına cevap gelmediğinde elinde telefon beklemezsin, telefon bir köşeye gider sen bir köşeye. mesaj geldiğinde ise * senin umurunda olmaz. onun adını bir internet kafeye, eczaneye ya da markete verdiklerini gördüğünde tabelaya bakıp kalmazsın, kafanı çevirmeyi bilirsin. ve o ismi orda gördüğünde her zaman olan midekelebeklenmesi sendromu gerçekleşmez. ki esas olay buradan sonra başlar.
artık film izlerken belki bir gün birlikte izleriz deyip, filmden kopup, boş kalan sağ tarafına * bakmazsın. izlediğin filmlerdeki aşk sahnelerine iç çekmezsin, repliklere dikkat edersin, kameranın açısına falan bakarsın, hatta çekim hatası ararsın, "ehahaha aynadan kamera görünüyo ehehaha" diye gülersin sonra da.
halen birlikte olduğunuz biriyse ve karşınızdaki kişi bayansa bu ihtimali göz önünde bulundurarak hatalara, pişman olunacak şeyler yapmamaya ve kızı içinden çıkılmaz bir duruma sokmadan anlaşılması gereken durum.