Aşk aslında uyuşturucu bağımlılığının bazı nörolojik işaretlerini taşır.
Missouri-St Louis Üniversitesi'nde davranışsal bir sinirbilimci olan Dr Sandra Langeslag , aşık olmanın önemli bir nörolojik dezavantajını buldu: bizi rahatsız ediyor. Çok fazla. Aslında, bulguları, yoğun tutkulu aşkın, bilişsel kontrolün azalmasıyla ilişkili olduğunu gösteriyor.
Örneğin, bir çalışmada katılımcılardan bir sevgili, bir arkadaş veya bir yabancının resimleri sunulurken kısa süreli bir hafıza görevi gerçekleştirmelerini istedi . Sevilen birinin resmiyle karşı karşıya kalanlar, daha zayıf ve daha yavaş görev performansına sahipti.
Mutlu da eder üzer de... Her aşk bir hikaye gibidir; kimileri çok mutlu yaşar aşkıyla ölür, kimileri platonik aşkının acısıyla yalnız başına bir ömür geçirir. Birazda şans işidir aşk. Şanslıysan tavana bakıyorsun mutlu oluyorsun, havaya bakıyorsun mutlu oluyorsun, yürürken dans ediyorsun, paran olmuyor yine mutlu oluyorsun ama şanssızsan eğer dünyayı da serseler önüne için hep burukluk. Ama dediğim gibi bildiğim tek bir şey varsa o da her aşkın bir roman olduğu gerçeği.
Dünyanın en güzel duygusudur. Bir anda olur herşey kalp atışlarınız hızlanır iç organlarınız uçucakmış gibi olur çok farklıdır mutluluğun son evresi gibidir.
yaş otuza merdiven dayadığında ne kadar da anlamsız olduğunu farkettiğin duygudur. tamamen anlık bir duygu olmakla beraber kişilerde heyecan ve yoğun istek uyandırır. bu nedenledir ki insanlar aşıkken yaptıkları hataları hayatlarının hiçbir evresinde yapmazlar. aşık olan kişinin beyninde dopamin denilen bir hormanda fazlasıyla artış görülür, bu hormon sadece şizofren hastalarda salgılanmaktadır. siz düşünün aşıkların halini.
çoğu insanın yanlış tanımladığı, midesizlik yaparak aşk yaşadığını sandığı ve bu dönemde zor bulunabilecek, adının kirletilmiş olduğu bir duygu. herkese nasip olmazmış öyle diyorlar.