Hoş geldin kadınım benim hoş geldin
yorulmuşsundur;
nasıl etsemde yıkasam ayacıklarını
ne gül suyum ne gümüş leğenim var,
susamışsındır;
buzlu şerbetim yok ki ikram edeyim
acıkmışsındır;
beyaz ketenli örtülü sofralar kuramam
memleket gibi yoksuldur odam.
Hoş geldin kadınım benim hoş geldin
ayağını basdın odama
kırk yıllık beton, çayır çimen şimdi
güldün,
güller açıldı penceremin demirlerinde
ağladın,
avuçlarıma döküldü inciler
gönlüm gibi zengin
hürriyet gibi aydınlık oldu odam...
Sen olmasan… Seni bir dakka görmesem yahut,
Bilir misin ne olur?
Şu gök, güneş ebediyyen kapansa, belki vücut
Soğuk geceyle uyuşmak yolunda çare arar
ve bulur;
Fakat karanlığa mümkün müdür alıştırmak
Bütün güneşle ve göklerle beslenen rûhu,
Bu vurduğun rûhu?..
Sen olmasan… Seni bulmak hayali kaybolsa,
Yaşar mıyım dersin?
Söner yok olmana bir an inanmış olsa hayal;
Soğur, donar, kırılır senden ayrılınca bakış
ne hazin
Gelir hayat o zaman hem vücuda, hem ruha,
Yaşar mıyız seni kaybetsek ah, ben, kalbim,
Bu mustarip kalbim?
Sen olmasan… Bu en içten bir itiraf işte :
Sen olmasan yaşamam :
Seninle bağlarımız hoş bir uzlaşım, işte;
Fakat bu bağ geri kalmaz ki ruhu ezmekten.
Anısı biz olalım bu sokakların
öpüşmediğimiz tek saçak altı
hiçbir otobüs durağı kalmasın
Biz yürüyelim kent güzelleşsin
gürültüsüz sözcükler bulalım
yeni sevinçlere benzeyen
Biz gelince bir yağmur başlar
yüzün çizilir buğulanan camlara
bir uzun karartma biter
akasyalar köpürür birdenbire
ve her avluda adınla anılan
çiçekler sulanır akşamüstleri
Bir arkadaş evine uğrarız yolüstü
bir fincan kahve içeriz, ısıtır bizi
başını sessizce omzuma koyarsın
gülüreyhan olur soluğun
Biz kalırız kuşlar dönüp gelir
her balkonda bir menekşe sesi
Belki yeniden güzelleştiririz
adları değiştirilen parkları
perdeleri hiç açılmayan evlerde
ışıklar yanar çocuk sesleri duyulur
tanıdık sevinçlerle dolar yeniden
kendi sesini kemiren alanlar
Anısı biz olalım bu sokakların
ve hiç durmadan yağmur yağsın
Biz gürültüsüz sözcükler bulalım
sarmaşıklar fısıldaşsın yine
Gidersek birlikte gideriz
yeni sevinçler buluruz hüzne benzeyen.
Senden sonra 23 şehir gezdim
3 kilo aldım
Saçlarımı 6 kez boyadım
Dünya bilmem kaç 365 günde bilmem kaç dönümünü tamamladı
Darbe oldu
ihtilal oldu
Barış gelmedi
Savaş bitmedi
Seni özledim
iltica edecek tek yer bulamadım
Gittiğim her yerde senden bir nefes bıraktım
Belki yürürsün aynı sokakta
Ayak izime denk düşer ayak izin
Belki saçına değer nefes
Belki sende bir gün özlersin diye, seni uzakta bıraktım
Seni uğurladım
Sana kavuştum
Seni terk ettim
Bilmem kaç kilometre yol gittim
Evren kaydı
Sen göğüs kafesimden milim kaymadın.
Ben bu dünyanın devrini deveranını izzet-i nefsini sikeyi*
yansın bu ibneler su veren itfaiyenin hortumunu sikeyi*
mecnun muyum bir *m için yollara düşeyim
verirse verir vermezse leylayi sikeyi*
...
Ben seni düşünüyorum seni
Hani tıpkı o ilk günlerdeki gibi
Kalbim diyorum kalbim
Daha dün tezgâhtan çıkmış bir su sayacı gibi
Aşkı anılar besliyor düşler kadar
Bu yüzden diyorum ki aşk eskidikçe aşktır
Sevgi eskidikçe sevgi.
...
Yine akşam oldu,
Yalnızlık omuzlarıma çivisini çaktı yine,
Uzaklık aynı gerçi,
Her yerdeyken olan uzaklığın pek değişmedi,
Yine akşam oldu orda olduğu gibi,
Görebiliyorum seni burdan da,
Aynısıydı ordayken de,
Uzaklıktan korkmuyorum belki de,
Orada da aynıydı uzaklık gerçi
Donuklaşmış oldu artık bu,
Bir o kadar da hüzünlü romanlar gibi,
Galiba ben baştan kaybetmişim,
Belki de ben baştan kazanmışım, insanlık kaybetmiş..