oradaki bilet satan ortalarda dolaşan insanlar nasıl oluyor da nereye gittiğini çok iyi biliyorlar anlamıyorum. tamam, geneli "istanbul, istanbul1 diye bağırıyor. orana vurursak tutma ihtimali en yüksek olan şehirdir. ama nokta atışı bilenleri de var yahu. benim önüme "zonguldak, bartın, devrek" vs. şeklinde çıktıkları oldu resmen.
aynı sandviç gidiş peronu katında iki buçuk liradan satılırken; alt kattaki geliş peronunda bir buçuk liradan satılır.
tahmin ediyorum alt kattaki büfelerin fiyatları diğer ürünlerde de daha caziptir.
giden varsa ayık olsun, üst katta domalmasın.
sabah bes sularinda icinde en fazla bes dakikalik yuruyusle hayata dair ic burkan detaylar basligini on defa okuyup sindirmis etkisi yaratan hayata sovduren yerdir.
Bir yorgan altinda yatan iki cocuk bir anne ve baba. yattiklari yer beton. cocugun gozleri acik kipirtisiz. evsiz cok yasli banklara kivrilmis bir amca. bir salon dolusu yerde yatip uyumaya calisan insan. neden nicin nasili sorgulamadan boyle hayata da duzene de diye insani sovdurtuyor burasi tam bu saatlerde. buradan eve gecene kadar yolu bitmez kiliyor gorulenler. velhasil sicak yatakta huzursuzluk ve gozyasi dokme sebebi bu sabah asti.
memlekete giderken bolu dolaylarında uyuyakalırım. buraya geldiğimizde otobüs durmasa bile uyanırım. burayı geçtikten sonra eğer uykuya tekrar dalarsam da kırıkkale yağlı'da uyanırım. sonra da uyumam. daha ne kadar uyucam amk!?
sıkıştırılmış ankara. nizami, kuralcı, belli belirli, kasvetli. sevinçli. ayrılıklara da vuslata da çokça tanıklık etmiş yorgunca bir yapı. ankara nasıl türkiye'nin başkenti; burası da gülüşlerin ağlamaların başkenti.