yakın zamanda etimesgut'a taşınacak olan belediye işletmesi.sebebi ise aşti'nin an itibariyle bulundugu yerin şehir merkezi olmasıymıs.zamanında etlikten de bu sebep yüzünden taşınmış.
her adımınızda kolunuzdan tutup sizi zorla ismini bile duymadığınız otobüs firmalarına bindirmeye çalışan insanlarla dolu terminal. bir yandan hüzün, diğer yandan seviçtir. ayrıca acilen bir yürüyen merdivene ihtiyacı olan terminaldir. yakışıyor mu koca aştiye. canım çıktı elimde koca bir valizle o merdivenleri inene kadar. bir de dönüşte nasıl çıkartacağım onu düşünüyorum şimdiden.
ankara'nın otogarı. sizi "abi gayseri mi?", "abi kütahya'ysa buyur", "neresi abi istanbul mu?" sorularını soran amcalar karşılar. bu kişilere mümkün olduğunca cevap vermeyin, eğer cevap verirseniz tutar kolunuzdan götürür sizi, elinizde hiç tanımadığınız dandik bir firmanın biletini bulursunuz bir anda.
bazen de güzel sesli bir bayan anons yapar, o sesi duyunca kendisine aşık olasınız gelir:
"hareket saati gelmiş otobüs kaptanlarının dikkatine..."
tabi kıro anons görevlisini de unutmamak lazım, o nasıl bir ses, o nasıl bir kabalıktır allah'ım:
"06 lk 864 plakalı aracın sahibi, lütfen aracının başına..."
ilk açıldığında adı aşot olarak konulmuş olup kelimenin kürtçe anlam yüklü olduğu iddiasıyla adı aşti olarak değiştirilen kurumdur. (öneri: eşot olan erzincan terminali de değişsin, eşti olsun)
en son 3 yıl evvel gidilen ve zaman geçip de ankara özlemi farkedildikçe, özlenilen, hasreti depreşen yer.. çay satan amcalar, yolun ortasında size sayısız yer ismi sayıp, bir anda fikrinizi değiştirip o otobüse bineceğinizi zannedenler.. o zaman gıcıktım size ama evet hepinizi özledim..*
otobüsten indiğiniz anda hamalların istilasına uğradığınız fakat hafifçe "hayır" diyeni anlayan insanların olduğu güzide şehir ankara'nın terminal işletmesi.
her gittiğimde "otogarımızda çığırtkanlık yapmak yasaktır, çığırtkanlık yapanlara itibar etmeyiniz" anonslarıyla beni benden alan terminal. metronun yakınlığıysa aşti'yi gerçek anlamda daha iyi kılıyor. izmir'de bu yok misal. hayıflanıyor, içleniyorum.
"hareket saati geçmiş otobüs kaptanlarının dikkatine! peronları acilen boşaltınız. aksi takdirde cezai işlem uygulanacaktır" anonsunun peşpeşe yapıldığı, fakat kaptanların bu uyarıyı pek sallamadığı otobüs garı.
lütfen çığırtkanlara itibar etmeyiniz anonsunu her gittiğimde duyduğum ve her gittiğimde kim bu çığırtkanlar diye etrafıma ablak ablak bakındığım, ankara şehirlerarası terminal işletmesi.
kimi ayrılıkların, kimi mutlulukların karşıladığı ankara şehirler arası otobüs terminali.
sabahın 8in de hiç bir amacı olmadan geldim. sadece eskileri özlediğimden yad etmekten başka bir şey değildi belki de benim kisi de. hala bıraktığım gibiydi. anosları olsun. karşılamalar olsun. son dökülen göz yaşları olsun. el sallamalar hepsi aynı anda yaşanıyordu. karşılıyanım mı yoktu. amaçsız gelmiştim. sadece evet sadece amaçsız gelmiştim. önceki gelişlerim gibi heyecan yoktu. amacım yoktu çünkü. ezbere bilmiyordum bile nereye gideceğimi. sadece görmüştüm gittiğimiz yerleri. hava çok güzeldi ama benim için değildi. tanımadığım bir şehirde tanımadığım bir terminalde yapayalnızdım. geçmişe gittim. karşılanmaları. ama hiç biri yoktu. yalnızdım neden geldiğimi bile bilmiyordum. dolaşa dolaşa buldum metroyu. ver elini ilk kahvaltı yaptığımız ve benim her zaman ki ankaraya geldiğimde kahvaltı yaptığımız yere. garson geldi kahvaltı alacağımı sandı. karnım açtı fakat bu sefer boğazımda kalacağına. en azından sadece ağzımdan kahve sesi çıkabildi. önceden olsa ise 15 çeşit kahvaltı daha zevkli oluyordu. en azından genede yemesem bile gözlerinin içine bakarak karnım doyuyordu. ama bu sefer ağızdan çıkan cümle sade kahve idi.
o sokaklar hiç bir zaman zevk vermedi. dolaştım dolaştım. hava çok güzel idi ama benim için değildi. gördüğüm yerleri tek tek dolaşmaya başladım. ancak anımsıyabildim. ankaranın dolaşılcak yerlerini. genede zevk vermedi. güzel olan havada üşüyordum çünkü. anımsıyabildiğim gene bir yere kahve içmeye gittim.
yapacak iç bir şey yoktu. tekrar aştinin yolunu tuttum. yine aynı manzara idi. karşılayanlar, mutluluktan uçanlar. benim için yine bir farkı yoktu. bomboş olan perona tekrar baktım. tekrar baktım. ama el sallayan biri yoktu...
dışardan bakıldığında nasa üssüne benzer, içine girdiğinde karmaşa ile karşılaşırsın ha birde o simsarların sana yavşaması yokmu beni benden alır, metroya binmek için kırk takla atarak ararım yolunu öle de bir şeydir.
indiğimde bir karşılayanımın olmadığı, dönerken de bir uğurlayanımın olmadığı yegane yerdir. hep sevgi sözcükleriyle hatırlanacak yerdir. vedalaşan sevgilileri gördüğündeyse acısı böğrüne böğrüne çöken yerdir.