..
Bulunduğum konumu uzun süre düşündüm
Sonra kendimi buldum.
Ben aşk çemberine teğet geçen bir doğruyum.
Tek tesellim hala “doğru” oluşum.
Teğet geçme nedenimse;
Çemberin sabit duramayışı...
Eksiğim yok muydu?
Vardı...
Ben iki komşu dik kenar arasındaki açı kadar “dik”tim.
90 dereceydim yani.
Seni de hep bir “hipotenüs” gibi
Hep karşımda duracak sandım
Lakin aldandım.
Sen bir gün çekip gidince
Üçgenimiz bozuldu.
Ben de “iki vektör arasındaki bir açı” oldum.
Üçgen olmalıydık oysa.
Dörtgen olmalıydık.
Beşgen olmalıydık.
Ne bileyim çokgen olmalıydık.
Ama asla “yamuk” olmamalıydık.
Yamuğu hiç sevmem.
Ne zaman yamuk dense
Bir “Quasimodo” gelir aklıma.
Ve içim cız eder Notre-Dame’ın kamburuna.
...
Matematik sabittir:
2 x 2 = 4.
Л = 3.14... gibi.
Edebiyat ise değişkendir:
“Ah aman gider o yâre haber
Yarda yanar bir zaman” misali
Olmayacak hayalleri vardır edebiyatın.
Ne yâre haber gider ne de yar yanar.
Olan sana olur eczacılara gün doğar.
(Okulun kapısında seni beklerken
Oturduğum o mermerin soğuğunu;
Bir ben bilirim bir de
Haftalar boyu yutulan antibiyotikler.)
...
“Yârin yanağından gayri” demişti üstat.
Benim için tektin paylaşılmazdın.
Sonra bunun da formülünü buldum.
“4sen 2 + 2sen + 4 = 0”
Ne dersin?
Bununla kaç tane “içi boş sen” türetilebilir?
Bence hiç... Dört işlem bilirdim önce
Senden önce yani
Toplamayı severdim;
Toplardım bütün güzellikleri
Bölmeyi severdim;
Yanlış anlama (ülkemi değil)
Ekmeğimi bölerdim yüreğimi bölerdim.
Çarpmaya başladım sonra;
Kafamı bütün duvarlara.
Sen beni bu güzelliklerden çıkardın da
Eline ne geçti?
6 ile 5’in toplamından bile 1 kalırken
Senin bu sevdadan elinde ne kaldı?
...
Sen!
Payı paydasından küçük
Sen dört işlemin yutan elemanı
Sen çarpım tablosunda yolunu şaşırmış X.
Bense yanına ilişmiş herhangi bir rakam.
Ve sen her defasında
X ’i yalnız bırakabilmek için
Beni benimle sadeleştirdin.
Biz sana ne değerler verdik de
sen eşitliğin sağına hep değersiz olarak geçtin.
Şimdi soruyorum sana:
X ’i yalnız bırakabildin mi?
. . . .
Ne hayaller kurmuştum
San dair bana dair.
Kısacası bize dair;
Kırmızı panjurlu bir evimiz olacaktı
Küçük bir bahçe içerisinde
Bahçemizde bir de havuz.
Havuzumuzu 2 musluk 3 saatte doldururken
1 musluk 2 saatte boşaltacaktı.
iki de çocuğumuz olacaktı.
Birinin adını “Pascal” koyacaktık.
Diğerini “Abdülkerim”.
Çocuklarımızın yaşları toplamı;
Babalarınınkinden 1 eksik.
Annelerininkinden 2 fazla olacaktı...
Sen “profiterol” yerken
Ben “acılı lahmacun” yiyecektim.
aaaatlar dünyasının en aaaat çifti biz olacaktık.
Ama olmadı.
Olsaydın olacaktı oysa.
Ama olması için benim ne olmam gerekiyordu bilemiyorum.
Bir “parabol” mü yoksa “parası bol” mu?
Ben bir yarım uyaktım
Kendi içimde edebiyatvari...
Sence ne olmalıydım?
Zengin kafiye mi?
...
Sana romantik şiirler yazmayacağım artık.
Kör olayım yazarsam.
Çarpılayım da kendime geleyim.
Hatta 10’un 3’e bölümünden kalan
33333... teki 3 gibi
Sonsuzlukta boğulayım.
Yanayım.
Hatta kül olayım.
...
Bütün kalbimle sana karşı hissettiklerimi
Ve seni görmek istediğimi bildiğin halde
Gittin ya;
Git…
Zıkkımın kareköküne kadar yolun var.
Diyemiyorum.
Yinede sana reel sayılar kadar reel mutluluklar...
__________________