boşu boşuna yaşamaktır yada yaşıyor gibi yapmak. bir an gelir hepimiz her şeyin bomboş ve hiçbir şeyin aslında bize ait olmadığını fark ederiz. para, mal, mülk, statü aslında hiçbiri bizim değildir sadece belirsiz bir süreliğine kullanırız onları. hayatımız noktalandığında yanımıza kar kalan yaşadıklarımız ve değerlerimizdir. aşk ve sevgi bu anlamda gerçekten bizden bize ait olan tek şeydir belkide. gerçek anlamda bir aşkı yaşamak ve bulmak bu denli zorken onu tüm bu gelip geçici hengame içinde ve yine gelip geçici kazanımlar yüzünden kaybetmek son derece zavallıca ama çoğunluğun yaptığı büyük bir hatadır. aşkına sahip çıkamamak acınası acizlikte olmak, hayatın köpeği olmak, kaybedenlerden olmaktır.
aşka nasıl sahip olacağını bilmeyen, aşkı olduğu gibi, bilinmezleriyle, çözümsüzlüğü ile kabul edip, geldiği gibi gideceğini de tecrübe etmiş bünyenin içinde bulunduğu durum;
aşk nasıl sahiplenilir? satın alınan bir yer, bedeli yazılı bir etiket, sıkı sıkı sarılabileceğin cismi bir duruşu ya da tasma takacak uzvu mu var.
hem hani aşk iki kişilikti, neden tek kişi sahiplenmeye çalışır ki? diyelim ki bütün aşkı sahiplendin, diğeri ne yapacak, verilecek paya mı sığınacak?
kişinin olur olmadık anda kafasının karışması ve çok şey kaybetmesidir belkide. kaybettiklerini belki çok sonraları pişmanlık ile yad edicektir o ayrı, kafa karışıklığı ona çok şeye mal olacaktır o da ayrı ama sevmeyi bilmeyendir kendisi. korkaktır.
aşka sahip çıkılmaz. aşk sahip kabul etmez. Aşk yanlızca yaşanır. yaşayamamışsan ve bir şeyler avucundan akıp gitmişse aşk seni seçmemiştir. aşkın seni seçeceği özelliklere henüz sahip olamamışsındır.
bazen mecburiyetten ya da imkansızlık gerçeğinden dolayı, maruz kalınan durumdur. arada mantık yoksa ya da kendini boşa yoracağını hissediyorsan yazarsın bazen bunu. istemeden de olsa, aşkı serbest bırakırsın; avuçlarından kaçar, bir kuş misali.
degerini bilmemektir, kaybettikten sonra bunun farkina varmaktir, ama geri donememektir. Çunku giden gitmistir, gidene gel dediginde gelmedigini ogrenmektir.