ancak belli başlı etkenler vesilesiyle asıl önemi ortaya çıkacaktır iç güzelliğin. insan daima güzel görüneni arzular. bu yaratılıştan sahip olduğu bir dürtüdür. güzellik karşısında insan hoşlanma duygusuyla dolar. ancak bu aşk değildir. aşk bunun güzelin diğer özelliklerle buluşması sonucu ortaya çıkan bir sonraki formudur. iç güzellik burada anlam kazanır. ancak belirtmeliyim ki aşk denilen hadiseyi başlatmaya vesile olan dış güzelliktir. hatta işin büyük bir kısmını üstlenir. güzellik anlayışı da kişilere göre değiştiğinden iş karmaşık bir hal alır.
iç güzellikse daha az güzel bir kızı güzel bir kızın önüne geçirebilir. iç güzelliğin üstlendiği rol tam olarak buradadır.
çok güzel kadınlarla evlendikten birkaç yıl sonra boşanan, ve halen daha mayın gibi ortalıklarda gezinen dostlarımızın hakkında konferans verebileceği bir konudur.
hele birisinin boşandığı kadınlardan birisi halen daha kucaktan kucağa zıplıyormuş. "kamu malı" olmuş. allah ın verdiğini kuldan gizlemiyormuş... işin esprisi tabii.
sadece dış güzelliğe aşık olursan, beş babalara gelmen çok uzun sürmez.
bi de tavsiye; çok güzel kadınları herkes ister, talibi çok olur, onu almaktan daha zordur "elinde" tutmak. ayrıca bu "rekabet" ortamı birgün gelir, canına tak eder.
her zaman dış güzellikle omuz omuza mücadele veren, aslında çoğu zaman dış güzelliğe mağlub olan fakat değeri er geç anlaşılan yerdir.
zira aşk denilen duygunun felsefik olarak ta estetik olarak ta bilgi veya bilimsel olarak ta, hiç bir alanda tam olarak tarifi bulunmadığından, aşkın metafiziği de aslında öznel tanımlara gebe olacaktır.
fakat ilk etkileşim çoğu zaman dış güzellikle başlar. iç güzelliğin, daha doğrusu mantıksal düşüncelerin uyuşumundan doğan bir hoşlanma durumunun ardından gelen, dış güzelliğe duyulan hoşlantı da kendisinden önce gelen uyuşumla el ele tutuştuğu zaman, aşk dediğimiz şeyi ortaya çıkartıyor olsa gerek.
her ne kadar bir filozof, "aşk, doğanın insanlara üreyebilmeleri için oynadığı bir oyundur" dese de, günümüze kadar kurulan uygarlıklarda aşk her zaman sanatı yönlendirme gücünü elinde bulunduran bir şey olmuştur. bu sebeptendir ki aşk denilen hadisede güzellik, beğeni yargısı kesinlikle görece bir kavramdır.
kimi dış güzelliğe tutulur önce, kimisi de karşısındakinin kendisiyle uyuşan bakış açılarına, hayata dair duyduğu arzuların uyuşumuna aşık olur ve tensel çekimine de kapılır sevdiğinin.
işte bu da, eğer zoraki bir ayrılık ya da uzaklaşma yaşadıysa seven kişiye en ağır acıyı yaşatan aşk oluyor.