insanlar aşkı yüzyıllar boyu bir tansık olarak gördü, en azından çoğunluğu. oysa aşk da bir realitenin bir parçası ve içinde realitenin diğer parçaları olan iyi ve kötüyü de, başka şeyleri mesela; öfke, kıskançlık, tutsaklık, kölelik, sevgi, bağlılık, sadıklık, sabıklık... içinde barındırıyor. bu sefer aşka dair bir ütopyadansa bir dystopia' yı tercih ettim.
ayı düşünün, her zaman bir parlak yüzü vardır, zira bir de karadır bir yüzü. işte aşıklar buna benzer;
aşıklar dünyayı temsil eder, ay ise aşkı. aşıklar hep parlaktır aşk sanrısına düşerler, oysa vardır onların dönüşüne ayak uydurup kendini gizleyen aşkın bir karanlık yüzü.
mesela bir başlıkta incelemiştim; " kıskançlık ve türevleri " adı altında uç kıskançlıkları. aşk dediğin olgu, peşinden iflah olmaz bir tapulama getirir. sanki tüm hücreleriyle efendisidir hissiyatını sardığı bedenin. ve bu efendinin sözleri bir buyruktur. kıskançlık batağına saplandığında aşk, ne kişilik bırakmak ister geride, ne de kendisinden başka bir şey. bencildir kendileri hep ben der, bir ben olayım. sadece benle konuşsun, ne aile bıraksın, ne arkadaş ne dost, bir ben. bu bencilliği pranga gibidir vurulur ha vurulur aklın odalarına. giyme der, onunla konuşma der, gitme der, yapma der, dur der, gel buraya der; bitmez sözleri her zaman bir zincir bulur hapsedecek. aşk böylesine bencildir işte, tıpkı yerin dibindeki mezar hapsi gibi; ölmeni ve sadece kendisine karışmanı ister.
sanır ki aşık hep böyle devam edecek, aklıma ihanet edip sadece kendisini dinlediğim sıcak duygu ısıtacak beni bir ömür. pek de böyle gelişmez olaylar. aşk dediğin anlık bir görüşün dile gelişidir, tanıdığın biri aşık olduğun değildir. yapısı böylesine bozuktur işte aşkın. insanlar değişkendir, dünyanın diyalektiği ile değişirler, farklılaşırlar. aşk ister ki hep ilk sefer ki gibi kalsın, ilk merhaba gibi kalsın ama kalmaz. aşkın gücü buna yetmez. aşk sadece saplantılı bir görüşün sıkıntılı sürecidir ve hepsi biter. bittiğinde geriye öfkeyi bırakır, kabullenmemeyi bırakır, kırgınlıkları bırakır, entrika bırakır, insan üstüne kötü olan ne varsa bırakır.
bir gezgine soracaksın aşkı aslında anlatır sana;
der ki:
" ey genç aşık!
evet seveceksin ama sıkmadan, evet bir kuş gibi elinde tutacaksın ama şevkatle. eğer elinin ayarını bilmeyen biriysen hiç avuçlarına almayacaksın o kuşu. eğer avuçlarını bu denli açık tutarsan uçup gidecek ve gagasının açtığı bir kaç sıyrığa bakı dertlenmek kalacak sana, eğer sıkarsan bu denli, boğulacak ve son nefesini verecektir ellerinde; kuşla birlikte mezara girmek kalacaktır sana da. öyle bir tutacaksın ki tutacaksan, avuçların yeni bir dünyaya açılacak, avuçlarının içi dünyadan geniş olacak, hem uçacak dilediğince, hem hiç usanmayacaksın, eğer böyle tutamayacaksan; bırak dilediğince uçsun uğraşma yakalamaya, ne gem vur kuşun kanadına, ne karalar bağla bağrına.
ey genç aşık!
sanıyorsun ki hep iyidir aşk!
değildir! aşk dediğin yalanlar toplamı, aşk dediğin yok oluşun başlangıcıdır.
sen birine aşığım diyeceksin bir gün. ve bir gün o aşk bitecek, biliyorum diyorsun ki içinden, diyorsun ki 'sen öyle san sonsuzdur aşk' boşuna debelenme bitecek. eğer gitme vakti geldiğinde ardına bakmadan gidemiyor, eğer gidiş vakti geleni prangalara vuruyorsan kalbinin tek kişilik hücrelerinde, bil ki aldanmışlıktır cezan. vakti geldiğinde gidemiyorsan, vakti geleni göndermiyorsan, varlığın aldanışına sebebiyet verecektir. o an suçlama kimseyi. her aldatılış bitmiş bir aşkın sürdürülmesidir. her aldatılış, aldatış ısrarın bebeğidir. aşkın bir karanlık yüzü de budur işte, hiç bir zaman iki kişide aynı anda bitmez, illa çeker birini peşinden.
ey genç aşık!
bu yüzden öldüreceksin kalbini, gitme vaktin geldiyse aldatmadan öldürecek kalbini ve gideceksin. eğer birinin gitme vakti gelmişse öldüreceksin kalbini ve kal demeyeceksin. aldatılmadan özgürlüğünü vereceksin gönüllü kölenin. "
ya da bir filozofa soracaksın;
der ki:
" aşkın çetrefilli yoluna ömrünü koymuş kurban,
birinci kural, bağlanmayacaksın.
ikinci kural, merkezinde kendin oturacaksın.
üçüncü kural, bu kurallardan çıktığında sorumluluğu yüklenecek cesarete sahip olacaksın.
bağlanmayacaksın, bağlılık aşkın karanlık tuzağının diyalektik bir sonucudur. aşk ister ki; diğeri gittiğinde acı çek, saplan bir başka bedene. inanmayacak ve bağlanmayacaksın, ne insana, ne toprağa, ne bedenine, ne işine; bağlılığın olacaksa aklında olacak sadece.
merkezine koymayacaksın, merkezine koymanı ister aşk, ister ki karanlık bastırdığında derin bir boşluk oluştursun sende. işte bu yüzden izin vermeyeceksin. hiç bir aşk dolduramaz merkezini, sadece içi boş bir gaz gibi çevreler. sen bunun gaz olduğunu bilecek ve merkezini alabildiğine dolduracaksın. dolduracaksın ki, kalbinin odaları bu havayı saldığında soluksuz kalmasın.
bu kurallardan çıktığında tek sorumlunun sen olduğunu bileceksin. yalancıdır aşk, yalan söyletir, tutulamayacak sözler verdirir.
öldürmeyeceksin! kimseyi aşka inanıp öldürmeyeceksin! eğer bu kurallardan çıkıp, aşk bitip diğeri gittiğinde sorumluluğu ona yüklüyorsan adi bir sabıksın sadece. belki de bir meczup.
aşk yalan söyletir dedim, çok yalan söyleyecek; çok yalan işiteceksin. aşkın doğasıdır bu! aşkın karanlığı senden kötülük bekleyecek, gideni vur diyecek, gideni süründür diyecek, gideni parçala diyecek. dinlemeyeceksin sorumluluğunu yüklenecek ve kendi içinde bitireceksin; aşkın karanlığına izin vermeyeceksin. "
şarkılara da sormalı;
" sevda kuşun kanadında, ürkütürsen tutamazsın
ökse ile sapanla vurursun da saramazsın "
bir de bilgine sormalı aşkı.
der ki:
" aşk değildir mühim olan, aşk yanar döner bir karanlık geçici bir alevdir. eğer istiyorsan birini sonuna dek, sadece çok seveceksin. mühim olan sonsuz olan, aydınlık olan bu! çok seveceksin aşık dostum, aşkın tuzaklarına düşmeden çok seveceksin. "
kendinize sorun bir de, sonu lanetlenmemiş bir aşk var mıdır?
ama karıştırmayacaksın çok sevmekle aşkı, birini tanır ve kabul edersen bu çok sevmektir; birini hiç tanımadan belirsiz bir duyguyla ister, görmezden gelerek istemediklerini, yok etmeye çalışarak istemediklerini, devam edersen; işte bu da aşktır.
aşkın karanlık yüzünde bencillik var en çok.onun bir insan olduğunu, yanlışları doğruları olduğunu kabul edememek var.
sevgi adına yapılan şiddet, kan ve ölüm var.