ayrılmışsınızdır ve haklısınızdır. bitmiştir artık ilişki ve siz haklısınızdır. birden telefon çalar, mesaj gelmiştir onun en yakın arkadaşından. çok kötüdür, ağlama krizlerine girmiştir ve uykusunda bile hıçkırıyordur. -15 derecede, şubatın ayazında 1 saatlik mesafeyi katedersiniz hiç soğuğu, uzağı umursamadan. yanınıza gelir, sarılır.''sesimi mi duydun sen??'' der. tekrar sarılırsınız ve düzeldi sanırsınız. gün biter, sabah olur. okuldan yurda dönersiniz ve akşam o buz gibi soğuk mesajı alırsınız. ''bitmesi gerekiyo, ayrılalım.'' yaptığınız fedakarlıkla kalırsınız. fedakarlık mı salaklık mı yaptım diye düşünürsnüz. aslında elde ettiğiniz kocaman bir hayat tecrübesidir ve her ''seni ömrümün sonuna dek seveceğim'' diyene inanmamak gerekir!!!
7/24 mide bulantısıyla gezerken,bir yandan da sürekli sırıtmak...Pamuk gibi bir insana dönüşmek.Aynaya baktığında kendi gözünü kamaştırmak.Çok ağlamak,çok gülmek,çok kusmak vs...
onun için her salaklığı yapmak.
ayrıca bir de şu vardır;
her biten aşkın sonunda "ben de kıça sürülecek akıl olsaydı kıçım açıkta kalmazdı." lafını hatırlamak.
18 saatlik bir şehirlerarası yolculuk yapıyorsunuzdur.Gecenin 12'sinde onu aramak gelir içinizden ve telefonu abisi açar -hastaneye kaldırdık ameliyat oldu ama iyi der size.Siz inanamazsınız kaldığı hastanenin ismini öğrenir kapatırsınız telefonu.bilmediğiniz bir mola yerinde şehrinize giden otobüsten ağlayarak inersiniz.Onun yaşadığı şehre gidecek bir araba beklersiniz o mola yerinde.Garsonlarla ahbaplık edersiniz.Bayan olmanız ve orda birbaşına tersine bir yöne gitmeniz ,garsonların asılması hiçbirini düşünecek durumda değilsinizdir.Gece 3'de boş bir otobüsün o şehre gideceğini haber verir garsonlar.Binersiniz o otobüse.Sizden başka yolcusu olmayan o otobüse.Şoförün sorularına kesik kesik cevap verirsiniz.Korkarsınız herşeyi yapabilir o şoför, ne olursa olsun sevdiğinizin yanında olmak uğruna herşey kabulünüzdür.Sabahın ilk ışıklarıyla sevdiğiniz yüreğin şehrine ayak basarsınız.Bomboş sokaklarda birkaç uyanık taksiciye hastanenin nerede olduğunu sorarsınız.Tüm tehlikelere karşı savunmanız aşkınızdır.Issız sokaklarda her ses ürkütsede sonunda onun nasıl olduğunu görmek uğruna kabulünüzdür size yapılacak hertürlü kötülük.Hastaneye gelirsiniz odasını nöbetçi hemşireden öğrenirsiniz ve ve yanına koşarsınız onu usulca öpersiniz. rüyamı bu diye gülümseyerek size bakar.Tüm yorgunluğunuz korkularınız geçmiştir.O sağlıklıdır ,onu görmek uğruna herşeye değerdi dersiniz.Günlerce başında ona o küçük hastane odasında bakarsınız.ilaçlarını verirsiniz,yemeğini yedirirsiniz,tuvalete götürürsünüz,Uyurken acıyla bir an inlese irkilirsiniz.Onun canı yanarken sizde canınızı yakarsınız.Onu ziyaret eden Ailesi ,arkadaşları ona gıptayla bakarken siz sadece ona bakarsınız.Aşk neler yaptırıyor insana dedirdirtisiz herkese.
sonrasında o ayağa kalkınca evinize dönersiniz şehrinize onu özleyerek .Sonramı terkedilirsiniz.
çoğu zaman yapılanlar aşk sarhoşluğu nedeniyle tam olarak hatırlanamaz. çünkü zaten aşık olduğunuzda aklınız başınızdan gitmiştir ve o sarhoşlukla ne yaptığınızı hatırlayamazsınız bile.
sözlük yazarıysa bir süreliğine sözlüğe girmemesine neden olabilir. şöyleki;
yazarımız aşk acısı çekiyordur**, sözlüğe girip bir süreliğine de olsa kafasını dağıtmak ister. yanlız daha önce hiç dikkatini çekmemiş olan sol framedeki aşk temalı başlıklar artık gözüne gözüne batmaktadır,
(bkz: sevgiliye sarılıp uyumak)
(bkz: sevgiliyi öperek uyandırmak)
(bkz: sevgilinin kulagina fisildanacak sozler)
(bkz: sevgiliyi basit şeylerden kıskanmak)
(bkz: ayrılık)
(bkz: eski sevgili)
.
.
.
noluyoruz lan nidalarıyla ilk başlarda sol frame i görmemeye, okumamaya çalışsa da başlıklar bitmek bilmez ve sonunda "aman be aşka da, meşke de sevgiliye de" der, çıkış butonuna basar, sözlüğü bir süreliğine terkeder. çok sürmez tabi bu durum zaman geçer, yazar sözlüğe döner ve oda eski sevgili temalı başlıkları doldurmaya başlar.