aşkın imkansızlığının anlaşıldığı an

    1.
  1. okula 250 bin ile gittiğim zamanlar.

    aslında çok bile geliyordu bu para. 100 binine hediyeli** top sakız, diğer 100 binine leblebi tozu. kalan 50 bin ine ise sporcu kağıtlarından alıyordum, içinden ufakça sakız da çıkıyordu. hayat çok güzeldi ama. henüz üçüncü sınıfa gidiyordum. okulda öğlenci, sabahçı sistemi vardı. okul pek kalabalık olduğundan özellikle biz öğlenci öğrencilerin giriş saatleri olan 12 buçuk 1 arasında büyük bir kargaşa yaşanırdı.

    öğlenci olmak güzeldi ama, uyurdun çünkü. uykuların en rahat olduğu zamanlardı. sokakta oyun oynamayı uykuya değişmiştik ama biz.

    erkenden kalkıp sınıf arkadaşlarımla saat 9 buçuk gibi okulun önünde mavi önlüklerimizle yakalıklarımızla hazır bulunuyorduk. genelde chat kola nın şişesiyle maç yapardık. adidas toplarla yapılan maçtan daha zevkli olduğuna eminim.

    işte yine bir gün o şişeyle maç yapıyoruz dar alanda 2 ye 2. sabahçılardan tanıdık 2 çocuğun topunu teneffüste vermek üzere ödünç aldık. dersteyken 40 dakika olarak geçen zaman biz oyun oynarken 40saniye gibiydi. teneffüs zili çaldı, nöbetçi öğretmen bizi okulun bahçesinden çıkarmak için yanımıza geldi.

    nöbetçi öğretmen: çocuklar çıkın şimdi teneffüs vakti.
    call: ama örtmenim yaa.
    nöbetçi öğretmen: topunuzu alırım ama.
    call: tamam örtmenim çıkıyoruz.

    nöbetçi öğretmen arkasını döndü, biz biraz daha oynadık. tam o sırada topun önüme çok güzel geliyor olmasıyla gazlanan ben topa öyle sert vurdum ki okulun hemen giriş kapısından çıkmakta olan bir kızın yüzünde patladı top. kız yere yığıldı. ben ve emre hemen kızın yanına koştuk. yere yığılan kızın yüzü öyle beyazdı ki alnına uzanan damarları görebiliyordum. ve orada o anda o kıza tutulmuştum.

    kız bayıldı, nöbetçi öğretmen bana ayak üstü fırça çektikten sonra kızı alıp polikliniğe götürdüler.

    çocuk kalbim sınırları zorlarken ben o kızı düşünüyordum.

    o gün o kızdan haber gelecek diye okulun duvarından kalkmadım öğlenci öğrencilerin giriş vaktine kadar. yoktu, kesin kötü bir şey olmuştu. ama olmamalıydı melekti o. meleklere bir şey olmazdı nihayetinde. garip duygularla o gün geçti.

    ertesi gün daha erkenden kalktım. büyük bir heyecanla jöleledim ve sağa doğru kaldırdım saçlarımı. babamın düğünden düğüne sıktığı parfümü de boca ettim üstüme. sonra suyla telafi ettim parfüm kutusunu. dişlerimi fırçaladım 2 dakika boyunca, ayakkabımı boyadım yepisyeni oldu adeta. okula gitmek üzere evden çıktım. çok erken çıkmıştım galiba. çünkü karşı komşumuzun ayakkabıları daha duruyordu dışarda. ahmet ti bu amcanın adı, dolmuş şoförüydü. erken giderdi yani. ama bu kez ben öyle erken gitmiştim ki daha sabahçılar okula yeni gidiyordu.

    o çocuk hevesimle dün aşık olduğum kızın yollarını gözleyecektim. okulun giriş kapısının ordaki mermerin üstüne oturdum. bekledim bekledimi herkes geldi, andımız falan okundu. okul çok kalabalık kızı kaçırmayayım diye öyle bakıyorum ki her tarafa ama bulamadım prensesimi.* evet o benim prensesimdi. andımız okundu, sabahçılar önce sırayla sonra rastgele okula girmeye başladılar. bekledim bekledim. yoktu sevdiğim. ilk derse girildi. ilk teneffüse çıkıldı. ben tek başıma o kızı bekledim. ismini bilmeden sevdiğim o kızı bekledim. gelmedi.

    tam 3 ay boyunca o kızı bekledim o mermerin üstünde..
    gelmedi..

    aşkın imkansızlığını küçük yaşımda öğrendim işte.

    aynı galaksilerde farklı gezegenlerde yaşıyorduk sevdiğimizle.

    ve umudun da bazen yetmediğini o küçük yaşımda anladım.
    16 ...
  2. 13.
  3. kimi zaman gözlerde bir gülümseme aranılıp da bulunamayan andır.
    6 ...
  4. 4.
  5. Kıza baktım kendime baktım dağlar kadar fark var giyinişten tavırlara duruşa kadar.sonra dedim ki yok aga bu iş olmaz.bir kere kız zengin biraz elit ben de efendi saf diye tabir edilen utangaçlardanım.imkansız dedim ama gene de denedim ve ne oldu biliyor musunuz? hiç bi şey kız kabul etmedi.içimdeki hayalci kişiye küfrettim ne gaz veriyosun lan diye.sonra çektim kendimi köşeye etrafı izledim filan.
    3 ...
  6. 5.
  7. (bkz: sad but true)

    insana en koyan haldir, koymuştur, acısı hala geçmemiştir. onunla ilgili anımı da yazacağım sözlük. içimi boşaltacak bi sen varsın. çünkü kime anlatsam unutursun, geçer diyor ama geçmiyor, geçmedi, bi de sen dinle!
    3 ...
  8. 10.
  9. çok fena koyar hatta moraliniz -1000lere iner Allah bnm gibilere yardım etsin işimiz zor.
    2 ...
  10. 9.
  11. susmaya başladığın andır.
    hayatına dahil edemezsin onu, hayatına dahil olmaz.
    konuşacak onca şey varken, susmayı seçersin.
    karşındaki kötü biri değildir, sevmiyor değilsindir.
    ama seni hayatında istediği anda, istemediği o kadar çok şey olacaktır ki, bunu bilir.
    ve istemediği o şeyleri o kadar istemiyordur ki, seni istemesi anlamını yitirir.
    öyle şeyler işte sözlük.
    2 ...
  12. 6.
  13. Cok tarz kızdı, giyimi, dövmesi, dili ve kaşındaki piersingi falan. Sokakta denk gelmiştik, elimde içi aşure dolu kavanozu komşu teyzeye götürürken.. işte o an imkansızlık somut bir kavram oldu ve omzuma dokundu "siktir et o kaybeder" dedi, Daş buldum ilkinde ıskaladım bir sonraki denememde kafasını yardım.
    2 ...
  14. 2.
  15. 11.
  16. fişinin çekildiğini hissettiğin andır.
    2 ...
  17. 7.
  18. Aşkın tek taraflı olduğunu gördüğünüz an dır. Hiç karşılıklı olanı varmı dır diye düşündürür.

    Bu ne demektir biliyormusunuz, "sen onun kalbinde hic olmayacaksin" demektir.
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük