çok acayip bir programdı. 3 kızı 3 erkeği evvela karanlık bir odaya koyuyorlar, bunlar biraz muhabbet ediyor. sonra her biri bir tane seçiyor gibi oluyor. tek tek giriyorlar 5 gün boyunca, her seferin bir konsepti var. işte hediye götür, yetenek göster gibi. ama görmüyorlar tabii birbirlerini. en son bir kere gösteriyorlar ama konuşturmuyorlar. ardından ya yukarda balkonda buluşuyorlar ya da evden gidiyorlar. ikisi de balkona çıkarsa ala, ikisi de gitmezse ne olur bilmiyorum, birinin gidip ötekinin gitmemesi acı.
sonuçta hayli saçma ama meraktan izledim ne olacak diye.
tipler şöyleydi, 3 tane normal erkek, yani bildiğin erkek.
kızların biri hoş bir kız, aklı mantığı yerinde, biri daha boş görünümlü güzel bir kız, bir de sesi benden kalın ve diğerlerine nazaran güzel olmayan ama spor madalyaları, gitarı falan olan bir kız. bunlar girerken dedim bu gitarlı kız iyi birine benziyor diğerleri pislik yapar.
ama çok pis yanılmışım.
ay beğenmedim, istemiyorum demesini beklediğim o süslü kızlar, hep tipe baktık da ne oldu, bu kez gerçekten anlaşabileceğim biriyle gideceğim diyerek çıkıverdi balkona, aferin lan dedim.
gel gör ki benim iyi birine benziyor dediğim nispeten çirkin olan kız, justin timberlake'e benzeyen bir çocuk için, bu çok baby face ben böyle sevmem dedi ve gitti. oha ayı. içeride o kadar iyi anlaştığın insan sırf yüzü senin tam istediğin gibi değil diye bir anda bırakılır mı. her şeye tipe göre karar vereceksen ne işin vardı yarışmada.
zaten yapımcı da sinir oldu kıza bence, görüntüleri öyle bir ayarladı ki kız sanki şerefsizmiş gibi bir görüntü oldu.
Konu, insanların tutkuları olunca, mantıksal düşünmeye zorlamanın ya da mantıksal tartışmalara girmenin zerre faydası yoktur.
Zira aşık olmuştur ve hiçbir şey umurunda değildir artık.
Her ölümlü bunu en az bir kere yaşar muhtemelen.
Önce hafif bir bulanık görme, zamanla alacakaranlık daha sonra zifir!
Amma ve lakin geçiyor.
Geçici bir körlük bu, zamanla geçen...
kanal d´nin iyice çöpçatanlık yapmaya çalıştığını anladığım program. önce kocam size emanet çıktı kadınlara kocalarını * ayarladılar şimdi bu programda yine birilerine karı kız ayarlıyor. programda yarışmacılar hergün yarım saat göz gözü görmeyen karanlık bi odada birbirlerini tanımak için sohbet edip elleşiyorlar.
gönülde başkası varken, sevgili edindiğine " seni seviyorum! " diyebilir misin?
- üstat, galiba bütün bunlar sevenin sevgiliye itibar etmesini de gerektirir, ne dersiniz? hatta belki de hürmet ve saygı göstermeyi öne çıkarır.
+ cefa görmekle azalmayan, iyilik görmekle artmayan bir haddin, bilme halidir bu. ta ki aşık, aldığı nefesler adedince sevgiliyi anmış olsun... sevgiliden başkasına körleşmelidir kalp. o kadar ki; bu yüzden eleştirildiğinde bile sağır gibi davranabilsin...
- ben bu konuda bir hadis biliyorum üstat, "bir şeye olan sevgin körleştirir ve sağırlaştırır." buyuruyor peygamber efendimiz.
+ sallallahu aleyhi vesellem... "aşkın gözü kördür" meseli de bu hadisten mülhemdir zaten. gerçekten de aşk oluştuğunda herkes onu görürken, o hiç kimseyi görmez; tıpkı maşuk gibi. aşık her şeyi gizlediğini zanneder ama eteklerinin zil çalmasından, haraketlerine yansıyan coşkudan anlaşılır tutkunluğu...
- veya üzerine çöken hüzünden...
+ elbette melal de aşkın bir çehresidir. ister neşe, ister hüzün; ister coşku, ister keder; aşkın gözündeki körlüğün belirtisidir. yusuf da görmemişti hani zeliha'yı da, hani unutmuştu zavallıyı. belki de unutturulmuştu ona...