cep telefonunun, internetin, bilgisayarın, facebook ve twitter'ın, msn'in olmadığı günlerdi.
eylül akşamlarında komşu kızlarının saçları uçuşurdu rüzgarda, kalbimiz uçuşurdu. tam gözgöze gelecekken çağırırdı annemiz yemeğe. ne zaman dışarı çıkacak diye apartman girişinde nöbet tuttuğumuz günlerdi. camdan cama bakar, candan cana akardık. buluşmak diye bir şey yoktu. hava kararmasın, komşu teyze güzel gözlü ceylanı eve çağırmasın diye dua ederdik. duayı en içten ettiğimiz günlerdi.
bayram günleri kapı çalınacak, ailesiyle beraber gelecek diye kulağımız kapının zilinde olurdu. kız isteme provasıydı belki on sene sonranın. hayal kurmanın tadına vardığımız günlerdi.
saklambaç oynadığımızda beraber saklanırdık. sadece ebeden değil herkesten saklanırdık. uzak mahallelere kaçardık sakladığımız aşkımız sobelenmesin diye. ellerimiz biribirine değdiğinde
dünyanın en mutlu insanı olduğumuz günlerdi. bir bakış, bir gülüş, bir güzel söz yeterdi aşkımızın tozunu almaya. ablalarımızın "siz birbirinizi mi seviyorsunuz" bakışları altında sessizce utanırdık. her şeye rağmen birbirimizden vazgeçmediğimiz günlerdi.
balkondan çağırdımızda hasta olduğunu öğrenip dünyaya küstüğümüz, bir haber alabilmek için annemizi ziyaretine yolladığımız, iyi haberiyle dünyaların bizim olduğu günlerdi. duvar üstünde oturup sohbet ederken anlattığımız her şey ona dair olurdu. bir yıldız seçtirirdik, güzel sesli olanımız bir şarkı söylerdi. şarkılar onu anlatır, yıldızlar saçına konardı.
aşk bir yağmur bulutu gibi tepemizde dururdu hep. aşkla ıslanananın en şanslı olduğu günlerdi.
şimdi o günler nerede diye soruyorum kendime. bu da bir saklambaç oyunu mu? o güzel günler saklandı mı bizden? ne yaptık da küstürdük o günleri?
bugünleri hiç hayal etmediğimiz, hep masum kalacağımızı düşündüğümüz günlerdi...
ilkokul günleridir.o zamanlar saatlerce elini tutabilirsin parkta otururken kalbin buna rağmen küt küt atar temiz sevgidir henüz pislikler karışmamıştır.özlenilir...