" Uykumuzu, çok küçükken teslim ederiz büyüklerimize. Sonra büyürüz. Büyüdükçe korkularımız da büyür, tedirgin uykularımız çoğalır. Günün birinde aşık olmuşsak, yeniden bir çocuk kadar kayıtsız bırakırız kendimizi bir başkasıyla aynı uykuya.
Oysa uykumuzu teslim ettiğimiz omuzlar, bir gün çekilir başımızın altından; esmer ya da sarışın kokusuna gömülüp uyuduğumuz boyunlar öksüz bırakır bizi. Bir kolumuz kopmuş gibi yatarız terk edildiğimiz yatakların içine. sonra bir süre sızlayan gövdemizi başkalarıyla dindiririz. Yanımızdaki yabancı gövdeler, hafif tutar uykumuzu. Tedirgin bakışlarla yaşanan sabahlardan sonra kimselerle uyumak istemez oluruz artık.
Uykumuzu bedenlerimizden daha zor teslim ederiz bir başkasına.
Bırakın kediciklerin, şu öğle uykuları sürsün biraz... "
Aşkın Cep Defteri, Mungan'ın kemikleşmiş okur kitlesi için değil sadece, çok daha geniş kesime hitap eden bir kitap. Benim canım yazarımın en sevmediği şey kendisine ait olmayan cümlelerin, onun imzası ile ortalarda dolanmasıyken, bu kitap sonrasında yenilenen ve gerçekten Mungan'a ait olan aforizmalar saracak ortalığı. Altını çizdiğim öyle çok cümle var ki hepsini yazamayacağım. En çok etkilendiklerimse aşağıda.
** Birbirimizi ne kadar sevsek de bir beraberlik çıkmıyor yan yana duruşumuzdan.
** Şimdi elinde tuttuğun fotoğraf bu. Daha çok 20li yaşların anları bunlar. Bir insanın yaşamında belki de sonradan en çok özleyeceği yaşların. Genç olmaktan anladığı yaşların. Kolay neşeler ve kolay kederler edinilen; heyecanın tükenmezliğine, duyguların ömür boyu süreceğine gönülden inanılan yaşların. Toyluğun.
** Ayrılık da hastalık gibi yaşanır. Hani kimi ateşli hastalıklar vardır; sabahları daha iyi kalkar, gündüzleri iyileştiğini sanırsın, hallettiğini. Akşam indiğinde yeniden ateşin ateşin yükselir, gözlerin kararır; özlersin, çok özlersin; sandığın kadar halledememiş olduğunu anlarsın, ateşin sürüyorsa hiç halledemediğini düşünmeye başlarsın. Sonra ertesi gün gene aynı şey olur, sabah bir armağan gibi hafif gelir, sonra yine akşam iner. Ateş. Kor. Bir süre böyle sürer bu. Kimi zaman iyileşirsin, kimi zaman çaresizliğini unutmak sanırsın, kimi zaman artık hiçbir şey sanmayacak kadar kapılırsın gündelik hayatın akışına. Aşk bazen acısız, ağrısız yıllarca durur aynı yerinde. Acısı geçeni, geçti sanırsın.
** Sen, aklınla ne düşünürsen düşün kalbin kendi hafızası var.
** Ben de senden, seninle olan ilişkimden bir şey öğrendim. Kendimin kıymetini öğrendim. Kendime değer vermeyi, bir ölçüde de olsa kendimi korumayı, kollamayı; sen beni öyle hoyrat kullandın ki, ben de işte bunları öğrendim. Gülümsedi. Yıllar sonra gelen geç bir gülümsemeyle gülümsedi. Bazı armağanların geç olması değerini hiç azaltmıyor. Boşuna değilmiş diyorsun. Hiç boşuna değilmiş.
Hele bir Karşı'nın Işıkları öyküsü var ki, ne ben buraya yazabilirim, ne nasıl hissettiğimi kimselerle paylaşabilirim. Bir Mungan kitabı daha, kitaplığımın en güzel yerinde çocuğuma miras diye, usul usul beklemekte.