gönül gözüne giden damarlarından biri tıkalı olması muhtemel olan insandır.tıpkı kalbe giden 3 ana damar olduğu gibi gönlünde de 3 ana damar olduğunu düşünürsek;aşk,sadakat ve sevgi bunların ikisi açıktır ama tıpkı nescfe gibi bunlarda 3ü bir arada kullanılırsa güzel olacaktır ki artık anjioyada gerek kalmamıştır ne de olsa tıkalı olan damar bellidir. *
hiç bilmediğin bir şeyi inkar edemezsin. aşkta payına mutluluk yerine acı düşmüşse eğer, dilin yanmışsa kaynar süt misali, işte o zaman ondan uzak durursun. "yok" der inkar edersin belki, ama içten içe bilirsin varlığını. veya hiç tadamamış ve aradığını bulamamış olmanın verdiği eziklikle yok sayarsın. şunu kabul etmek lazım ki aşkın varlığı inkar edilemez. ama her kula nasip olmuyor onu yaşamak. inanmadığın şey sadece aşksa inanmadığına inanmam.
maddi varlığa duyulan aşk kanaatimce şehvetim kibar halidir ve geçicidir. belki de ben karamsarım. maddi aşka inanmayanlar genellikle aşkın dönemsel bir his olduğunu düşünürler.
ama manevi aşk -ki o dervişleri yollara düşüren aşk işte budur- içinde ne şehvet ne çıkar barındırır. tam bir teslimiyeti ifade eder. hayat sürdükçe sürer. çünkü maşuka ulaşmak pek çok aşık için mümkün değildir. ve ulaşılamayan herşey çekicidir. maşuka ulaşanlarsa zaten artık senin benim gibi değillerdir.
dolayısıyla aşka inanmayan insanı anlamak zor olmamalıdır. bir kişinin, dünya bir organında, ahiret diğer organındaysa ve bir kere sağlam aşık olup yüzüstü kaldıysa, ne maddi aşk umurunda olur ne de manevi aşk.
dünyaya, tanrı'ya, varoluşa, kendine inanmayan insanlar değillerse, sadece aşka inanmıyorlarsa çok zor değil. ama bir de aşk travması yüzünden aşka ve diğer aşklara (dünyaya, tanrı'ya, varoluşa, kendine) inanmıyorsa, zaman en iyi çözüm. ama zamana inanması gerek..
harbiden her yerde var bu insanlardan. insan mı demeliyim acaba? eşyanın doğasında bir şeye ait olma, bir şeyi benimseme, bir şeyi kendinden daha çok düşünme ve sevme, kayırma varken, tanrı'nın göğüs kafesine kalp koyduğu, düşünme yetisini verdiği, akıl verdiği bu varlığa insan mı demeliyim acaba?
sanmıyorum ama neyse. çünkü; bu kişi insan olduğunun farkında değil ki, insan olmanın gerektirdiği hiçbir durumu hissedemiyor ki. ilk hayal kırıklığında yok saymaya çalışıyor evrenin yaratılış nedenini. ilk hayal kırıklığında, yok saymaya çalışıyor tanrı'nın göbek adını. ilk hayal kırıklığında, yok saymaya çalışıyor, leyla ile mecnun'u, ferhat ile şirin'i. kerem ile aslı'yı. romeo ile juliet'i...
ilk hayal kırıklığında yok saymaya çalışıyor her şeyi.
kuyruk acısını aşk üzerinden gidermeye çalışıyor. o kadar bencilce ve o kadar çocukca davranıyor ki, mutlu olduğu zamanlarda kendisinden mutlu ve mesut bir canlı yokken evrende, bitirdiğinde o sevgiyi, bitirdiğinde o aşkı, yok sayıyor.
"aşk diye bir şey yok!" diyerek maval atıyor kalabalıklar arasında. yaşandı diye sevinemiyor. bitti diye üzülüyor. ve bu üzüntüsünü o kadar bencilce ve iki yüzlülükle aksettiriyor ki, birileri de kendisi gibi olsun istiyor.
oysa, mevlana'nın, yunus emre'nin torunu olan sen, hiç mi okumadın ömer hayyam'ın rubailerini. hiç mi, bir yerlerde rastgelmedin mevlana'nın o muhteşem sözüne?