aşka gönül vermem, aşka inanmam
yıllarca boş yere ağlayıp yanmam
böyle bir arzuya meyledip kanmam
unut sevme beni, bu aşkın sonu
ne yazık ki hicrân, gözyaşı dolu
nasıl olsa sonu gelmeyecek mi
her güzel şey gibi bitmeyecek mi
bırakıp da beni gitmeyecek mi
unut sevme beni, bu aşkın sonu
ne yazık ki hicrân, gözyaşı dolu...
şöyle bir çıkarımım var ne kadar doğru bilemem ancak,
aşka inanmayan insanların hayatlarında daha çok insan gelip geçmiştir.
ki bu insanların beklediği birisi vardır.
hayallerinde ki kadın/erkek kimse onu beklerler.
o yüzden aşkı kabul etmez inkar ederler.
ya da farklı bir deyişle biçimlendirirler.
öngörüşümdür.
aşkın aslında dişilerin ego tatmininden başka birşey olmadığını bilmektir. ben inanmıyorum. dişilerin erkekleri etkisi altına almak için uydurdukları hurafe.
Ozellikle kadinlar icin soyluyorum ki bunu , eninde sonunda aldatilacaksiniz. Illa bunu eylem olarak dusunmeyin her turlu yalan, bi baskasina begeni olarak bakma bile bi aldatmadir benim gozumde. Sonra ne mi olacak buyuk bi bosluk ve aci arti ozguvensizlik ve neden yetemedim sorusuu hediye olarak sacinizda birkac ak tel. Hadi bakalim bunlardan sonra goreyim aski sizde. Aska inanmayan bi kadinin arkasinda sadakatsiz bencil, kirip dokmekten yipranmaktan cekinmeyen bir erkek vardir.
zira insan zarar vereceğini bile bile bir şeye inanmamalıdır, peşinden gitmemelidir. zaten varolup olmadığı konusu tartışmaya açık bir duygudur...
ayrıca aldatılmanın da özellikle kadını olmaz, genellikle erkeği olur. bir varlık, daha narin diye daha masum kabul edilemez. nice genç kadın tarafından darma duman edilen baba yiğitler gördü bu gözler. velhasılıkelam, mevzu bahis aldatma oranıysa eğer -bana göre- erkeklerin oranı kadınların oranının önünde diz çöker tövbe ister...