boku yemiş insandır. hayattan zevk namına hiçbir tad alamadığı açıktır. belki eski günlerini özlediğinden; ama sorsan unutmuştur. eski onun için zırvalıktır. neden? çünkü bir dönüp baksana arkasına o güzelim yitip giden günlerin hissiyatını bir an olsun tekrar yaşayabileceği korkusu sarıp sarmalamıştır bütün bedenini. bu yüzden bakmaz ardına üstelik koşar adım ilerlemiyordur artık. hem hızla uzaklaşsın ister eski olan benliğinden hem de yavaş yavaş ilerler. çelişkiler insanıdır. ağır aksakta olsa güvenlidir yürüyüşü. ne koşacak, deli dolu yaşayacak kadar güçlü ne de risk alacak kadar cesurdur artık. bir bitkiden farksız, duygusuz, yaşar gider öylece. fikrimce gün olur bu devran da dönecektir, yeni gelen günler geleceğin eski güzel günleri olmaya adaydır.
Bir gün karşınıza, en aşka ihtiyaç duyduğunuz anda birisi çıkar.
Kendi içinizde, kısa zamanda çok yol kat edersiniz, daha önce hiç kimseye, Hiçbir sevgilinize davranmadığınız gibi ona davranırsınız.
Aranızda her şeyin mükemmel gittiğini zannederken bir akşam, eve doğru yüzünüzde sevgiliniz olduğunu belli eden bir gülümseme ile giderken, telefonunuz çalar.
Telefonun ucunda o vardır. Size bir şey söylemek istediğini söyler. O an farkına varırsınız, aslında her şeyin yolunda gitmediğini ...
neden diye sorarsınız, ikna etmeye çalışırsınız, ama nafiledir. Kararını vermiştir bile ...
seviyordunuz, sevildiğini zannediyordunuz, sevildiğinizi zannettiğiniz için çaba gösterdiniz. Fakat karşınızdakinin sizinle oynadığını fark ettiniz. işte o anda milan kundera'nın varolmanın dayanılmaz hafifliğinde yazdığı gibi hayatın anlamının boşlukta olduğunu ve aslında aşkın insanın kendisine olan sevgisidir sözünün kafanıza dank diye çivi gibi çakılır, hayattan ve aşktan o an tiksinirsiniz.
O andan sonra karşınıza çıkacak diğer sevgili adaylarına yazık edeceğinizi düşünürken aklınızdan şu sözler geçer: seni unutmak için kaç beden daha gerekecek acaba?
insanların çoğu hatta tamamı aşka incını kaybetmez, insanların çoğu hatta tamamı aşk a kırgındır, çünkü aşk en zor, en ulaşılmaz olandır, bundan kurtulmak için de, aşka inacımı kaybettim, diyerek işin içinden çıkmaya çalışırlar...
aslında vakt-i zamanında kaba bir tabirle tam olarak ifade etmek gerekirse aşkın sillesini yemiştir. yıllar yıllar öncesinde birine aşık olmuş, senelerce sürünmüş, gurur namına ne varsa bıraktığı yerde unutmuş, haddinden fazlaca ağlamış, kendini rezil etmiştir. ateş yanar, yanar, yanar. külleri toz olur. rüzgar diner, fırtına susar, dalgalar durulur. gözünün feri sönen, alevken toz olan vatandaş sessizlikte etrafına bir bakar yıllar akıp gitmiştir. aşk tehlikelidir. uzak durulması gerekir. gerçektir, gerçek olduğu için yakıcıdır. gelen her şey gibi o da geçer, alev söner, geride hasarı kalır. yani aşk öyle hollywood filmlerindeki gibi bir anda çıkagelip dünyanızı değiştirip beyaz atlı prensinizle/hayatınızın kadınıyla sonsuza dek mutlu yaşamanıza falan neden olmaz, gelir; yıkar geçer. ardında tozunu bırakır. aşka inancını kaybeden insan dersini almıştır. ceviz kabuğu teoreminin insanıdır. kabuğu serttir, etrafı tarafından kalpsiz, acımasız olarak değerlendirilir. ancak kabuğun altında yine yeniden zarar görmesinden korktuğu yumuşak bir şeyler vardır. boş sözlere, sahte vaatlere, gerçekleştirilemeyecek hayallere karnı toktur. duvarları vardır, kendini korumak için. güvensizdir, kendini korumak için. güvenemediği için hayatına kimseyi alamaz. güvenemediği için ilişkilerini idame ettiremez. ha bir gün duvarlarını ısrarlarla yeniden indirecek ve içerdeki zararı/ziyanı birinin görmesine izin verecek olur; düzeltecek, söylediği gibi yaraları saracak zanneder. ama o da geldiği gibi kalan tozu da dumana katıp gider. aşk inanılacak bir şey değil, uzak durulacak bir şeydir.
şanssızdır. herşeyin altında bir nane aramaya başlamıştır.
güven duygusu olmadan hayatın tadı yok. tam kendini bırakacakken geçmiş zihnine hücum eder, lanet eder herşeye.
kötü şey yahu.
kararla olan birşey değildir. içten gelir. kötü bir ayrılık sonrası 25+ yaşlarında yaşanır genelde. biriyle tanışırsınız heyecan yoktur, aşk sizin için artık o kadar da güzel bir duygu değildir. bunu hissettiğiniz zaman kanı çekilmiş gibi davranırsınız. yaşayan ölüsünüzdür artık, aşka inancın kaybolması işte bu aşamada başlar.