çocukluk sanrısı: aşkın insanları öldürdüğü üzerineydi. aç susuz nasıl yaşardı insan günlerce? demek ki aşk diye bir şey yoktu. baksana dünyada milyarlarca insan olduğuna göre.
gençlik sanrısı: aşk vardı ama ulaşılmazdı. bazen bir gözde, bazen bir sözde, bazen de hiç ummadığın birinin gölgesindeydi. hep teğet geçilen ama bir türlü içinden geçilemeyen bir halkaydı.
kendine gelme sanrısı: aşk mutlu olmaktan çok acı çekmektir, bile bile buna katlanmaktır. hay kafası kırılasıca, insan nasıl böyle bir aptallık yapıp da kendine işkence edebilirdi. her yaşananı aşk sanmak, aşkı sadece tensel ve maddi güzelliklere indirgeme sonucu, yaşanan büyük yanılsamanın verdiği hayal kırıklığı.
hayatının baharı, olgunluğa geçiş aşamasından önceki son sanrı: aşk güzeldi, belki vardı belki yok ama onu hissetmek bile güzeldi. bir kokudan, bir dokunuştan, bir sesten, bir gülüşten mutlu olabilmekti belki de. yanındayken bile özleyebilmek, uzakken yanında hissetmekten geçiyordu sırrı. ilk görüşte olmasa da zamanla biriken duyguların oluşturduğu patlamaydı, kim bilebilir?...
aşk hayatı yaşanır kılan en güzel duygudur ama insan aşka teğet geçiyor hep. nasıl beceriyor bilmiyorum ama gözünün önündeki güzelliği göremiyor ve değişimin farkına varamıyor. ki aşkın en büyük tanığı değişimdir. kimyadaki gibi aynı deneye giren elementler değişir ya, öyleyse aşk deneyine giren iki kişinin değişmesinden daha doğal ne olabilir. **
Bahar çabuk biterse eğer, al gel en sevdiğin cümlelerini, gir kır bahçeme.
Güneşin yaktığı tenimize su serpelim kurulmamış aşk cümleleriyle.
Sana bakmaya doymayan gözlerime resmini çiz gökkuşağının renkleriyle.
Parmaklarını günaha girmeden gezdir ruhumun üzerinde ve mükemmel bir hava gibi olan nefesin sinsin içime.
Latin müziği altında sarıl ince bedenime, çikolata kokan boynuna dola ellerimi ve gülümse tüm şımarıklığınla. Şımar çünkü hasretim çocukluk günlerime.
Elimde kalan son bir lirayla evin bayırından şeker almaya gider gibi hevesli gelirim martı çığlıkları altında şarkı söylemeye, yosun kokusuyla uyanmaya, güneşi batırmaya...
Aşk içinde körlenir dilim damağım, ellerim yağmur damlalarını biriktirir, bedenim yaz bulutları gibi kızıl.
Gözlerin konuşmayı duvara yansıyan ruhundan öğrenir, "benimsin" der yanıma kıvrılırken. Kalbimin kapılarını yumruklar güçlü kollar... "Sıcak ne demek?"öğrenir aşk içinde dolanırken!
Ve çocuk ruhum anıları kutularda biriktirmeyi, günlerin geçişini izlemeyi, aslında büyümediğini öğrenir. Gülümser yüzüm, elimdeki oyuncağıma.*
aşka dair ne varsa silip atmak istiyorum..gerçekliğine inanıyor fakat acısını yaşamak istemiyorum artık..
artık inanmıyorum aşk'ın sonsuz birlikteliğe izin verdiğine..inanmıyorum aşık insanın herşeyi yapabileceğine..
ben artık aşkın bencilliğnde yaşamak istemiyorum..
inanır mısın sevgili,
bir daha asla yaşayamam derdim hep,
oldu...
kalbim senden sonra ilk defa
bir başkasıyla coştu.
aşka dair ne varsa hayatta, sırf sen zannederdim oysa,
değilmiş...
kalbimin hızlı ritmiyle anladım ki
aşka dair ne varsa
senden uzakta yine yeşerecekmiş.
anlarsınız ki bir çaresiz aşktır bu, ne onunla olur, ne onsuz... hem
kollarında ölmek, kucagına gömülmek arzusu, hem "ne olacak
sonunda"kuşkuşu. böyle sevemezsiniz, terk de edemezsiniz. sürünür
gidersiniz.
"ben bir yalanım , ancak inanıldığımda var oluyorum" dedi...onu var edebilmek için ahmaklığa verdim kendimi.zaten aşk başlı başına ahmaklık değil miydi...
aşk; nasıl bağlandım ki bu kadar? bilmiyorum ..
bana bakmayan gözlerine mi?..
yoksa benim olmayan, kalbine mi?..
diye işin içinden çıkılmaz sorular sordurabilir insana.
aşk ? kulağa ne kadar hoş geliyor değil mi ihtirasların, mutluluğun, huzurun, acının birleştiği tek adres. ben aşkı sende bir başka yaşadım güzeldi, katmerliydi, başından belli olan bir aşktı bu insan bile bile kaybetmeyi göze alabilir mi ? hangimiz sevdiğini kaybedecek kadar gözü karadır. ben kaybettim artık benim kaybedecek birşeyim yok ama sana teşekkür ederim bana aşkı yaşatığın için. atilla ilhan ne kadar kaleme almış bu şiiri
KiMi SEVSEM SENSiN
kimi sevsem sensin / hayret
sevgi hepsini nasıl değiştiriyor
gözleri maviyken yaprak yeşili
senin sesinle konuşuyor elbet
yarım bakışları o kadar tehlikeli
senin sigaranı senin gibi içiyor
kimi sevsem sensin / hayret
senden nedense vazgeçilemiyor
her şeyi terk ettim / ne aşk ne şehvet
sarışın başladığım esmer bitiyor
anlaşılmaz yüzü koyu gölgeli
dudakları keskin kırmızı jilet
bir belaya çattık / nasıl bitirmeli
gitar kımıldadı mı zaman deliniyor
kimi sevsem sensin / hayret
kapıların kapalı girilemiyor
kimi sevsem sensin / senden ibaret
hepsini senin adınla çağırıyorum
arkamdan şımarık gülüşüyorlar
getirdikleri yağmur / sende unuttuğum
hani o sımsıcak iri çekirdekli
senin gibi vahşi öpüşüyorlar
kimi sevsem sensin / hayret
in misin cin misin anlamıyorum.
flört'ün demli albümünden bir şarkı.
"Ya hiç olmamış olsaydın,
Karşıma çıkmasaydın,
Orhan Veli o şiiri yazmazdı.
Ne anlamı kalırdı şu hayatın?"
(bkz: ağlatan şarkı sözleri)