-aşka aşık olunur mu abi?
-evet olunur hakkıcım. gönlüm olunurdan yana bu günlerde.
-açar mısın?
-aşkın yarattığı enerjiye, sinerjiye, motivasyona, kaosa, iç içe geçmiş ruh hallerine... aşka dair şeylere de aşık olurum ben misal.
-özetlersek abi.
-aşık olduğum insandan sıkılmışlığım vardır ama aşktan asla. seni bilmem hakkı. sen var kendi yoluna git.
-eklemek istediğin bir şey varmı abi?
-yaş otuzbeş... yolun yarısı edeeeeeeeerrr...
-sağlığına abi.
"Sen aşka aşıksın müsaitsin gördüğünü abartmaya
Biz olsa olsa bir müddet aşklaştık aşkım aşık olmadık."
yılmaz erdoğan en kıymetlilerinden sevgilim yoksa sen sevgilim olmayabilir misin şiirinin dizeleri, son derece açık bir şekilde anlatmıştır aşka aşık olmanın ne demek olduğunu.
en kötüsü, aşka aşık insanların asla aşık olamayışı. ne yazık!
tasavvufi yönde değerlendirilmeye açık bir konudur .aşk sadece maddi bir aşk değildir.buna en iyi örnek olarak şeyh galip'in hüsn-ü aşk adlı mesnevisini verebiliriz.
büyüklüğü belirlenmemiş bir psikopatlık derecesidir, hatta hastalıktır. bu insana, kişiye veya nesneye duyulan aşktan alınan haz yetmemekte ve kişi arayış içerisine girmektedir. kendince en iyi çözüme ulaşıp bir kişiye veya nesneye değil ona duyulması gereken ve muhtemelen onlardan daha değerli görünen aşka aşık olmaktadır. yani ibrahim sadrinin şiirinde yazdığı gibi "sevdim seni sevdiğimi" durumu ortaya çıkar.
bu kişiden kişiye farklı şekillerde tezahür eder. kimisi aşka aşığım deyip önüne gelene aşık olur ve o aşk duygusunu tatmaya çalışır. muhtemelen orda burda alkol sayesinde deli divane olacaktır. bu hastalık için bir nevi ilaç gibidir ancak yan etkileri mevcuttur. bir süre sonra aşktan soğutabilir, bıktırabilir hatta aşkın yalan olduğuna inandırabilir. yahut başlanıp bırakılmış ve kimi zaman aldatma ile taçlandırılmış ilişki maduru bir kitlenin linç girişimine neden olabilir.
bir başka tezahür şekli ise "aşık olduğun kişiyle seks yapar mısın?" sorusuna "hayır, asla! ben ona kıyamam." şeklinde cevap veren kişiler gibi davranıp aşka kıyamama durumu söz konusu olabilir. bu durumda kişi kıyamadığı aşkı orda burda harcamak istemez ve kendine saklar. bir süre sonra kişinin kendine aşık olmasına yol açacaktır. bu gibi kişiler tedavi olmadıkları için muhtemelen gelişim safhalarını tamamlamayacaklardır. bu tipte insanlar daha sonra iki şekilde görülebilir.
birincisi filazof olup bilinmeyene aşık olabilir ve bu bilinmeyen uğrunda bir ömür harcayabilir. aşkın o maddeden türediğini düşünür ve hayatın ana maddesini arar. elementleri 4 e düşürürür ancak bir türlü karar veremez. verdiği zaman da kendisi bile verdiği karardan tatmin olmaz ve tatminsiz bir şekilde hayata veda eder.
ikincisi ise erebilir, sofu olabilir. islam dininde "allah aşkı" denilen ilaha yani aşkı yaradana aşık olma gibi bir olguya ulaşabilir. bu kişileri kimi zaman kendini yunus emre zanneder ve "cennet cennet dedikleri bir kaç köşkle üç beş huri. isteyene ver onları bana seni gerek seni." diyerek, kimi zaman hallac ı mansur olup "enel hakk" diyerek gezer. yaşadıkları zamana göre idam cezasına çarptırılabilirler.
ancak sonu ne olursa olsun başlangıçları kuvvetle muhtemel bir kişiye duyulan karşılıksız veya karşılıklı aşka dayanmaktadır. demem o ki aşkınızın değerini bilin ve daha fazlasını aramayın. ayrıca "sonunda ben de mi delireceğim?" gibi düşüncelere kapılıp sevgilisinden ayrılan, eşinden boşanan olursa sorumluluk kabul etmiyorum.
saçma bir mottodur. zira aşk kendingenlikten çıkan bir farkındalıktır. tanrıya,doğaya ya da insana duyulan aşk bir farkındalığın ürünüdür. bu farkındalık kendi dışında kendinden olmayan bir varlığı kendine konu edinir. bu anlamda aşk bir varlık olmayıp,sadece ve sadece varlığa dair içte beslenen haz ve beğenidir. varlık olmayanın olmayan kendi varlığına aşık olması mümkün değildir.
çok sık ve her defasında farklı kişilere aşık olmakla veya platonik bir aşka yıllar yılı tutunmakla sonuçlanır. aşık olunan kişi değil de yaşanan duygular önemli olur bu aşk insanı için...
"bildiğim kendimi bildim bileli aşık olduğum,
bildiğim ancak aşıkken var olduğum...
işte bu yüzden, benim için aşık olmak;
çoktandır hasretine katlandığım yokluğum."
Bazı insanların zaman içinde farkettikleri acı durum.
Biz insanlar Aşkı tanımlamayı bile beceremezken kolaylıkla aşık olabiliyoruz, ilişkiyi tanımlamaya çalışmadığımız; adını koymak için kendimizi kasmadığımız her an mutlu olabiliyoruz.
Bazen de ilişkinin adını koymaya kasıyoruz; aşk, meşk, flört, ya da tek gecelik ilişki diyoruz. Çünkü gerçekten sevdiğimiz biriyle sevip sevmediğimizden emin olamadığımız birini ancak böyle ayırt edebiliyoruz. Aşık olduğumuzu Bilmek ve öğrenmek hoşumuza gidiyor; tatmin oluyoruz. ama merakımızı da bir o kadar azaltıyor.
Misal yakınlaştığımız herhangi biri bizim gözümüzde sırdaş, dost ya da arkadaş olabiliyor. ama öyle zamanlar geliyor, o'na karşı hissedilenlerin ya da paylaşılan şeylerin yoğunluğu öyle bir artıyor ki o saatten sonra o'na "arkadaş" dememizin aslında ne kadar samimiyetsiz kaçacağını çok iyi biliyoruz.
Akabinde Kendi kendimize gelin güvey oluveriyoruz bir anda. "o benim aşkım, ruh ikizim, hayat arkadaşım&" diye sayıklıyoruz.
Ama bir yandan da içimize kurt düşüyor, yoksa ben onu değil, sadece aşkımızı mı seviyorum?
..
Ardından içimizden düşünüyoruz, Geçmiş geliyor aklımıza;
"benim ilk sevgilim x'ti. Onu sevmiştim.. yok yok, bir ara da y'yi sevmiştim. Sanki bir de z vardı, o da sevdiğimi sandıklarımdan biriydi. ona ne oldu sahi?"
Sonra Acı ama basit bir gerçeği farkediyoruz: insanlara değil, onlarla geçirmiş olduğumuz süreye tapıyoruz sadece. "keşke hiç bitmeseydi" lafını bile kişiler için değil ilişkiler adına sarfediyoruz.
ironiye şaşıp kalıyoruz, "ilişki-ler" dedik az evvel..
Başı ve sonu belli olan sınırlı bir doğru üzerinde yürüyor olma ihtimalimiz var galiba. Her an herkesi, hiç planlamadığımız insanları bile sevdiğimizi sanabiliyoruz. Çünkü sadece sevmek hoşumuza gidiyor, sevilerek sevmek, sevilmeden sevmek; ve sevmeden sevişmek..
Ama "seni seviyorum" denen genel lafı bir türlü "x'i seviyorum" kesinliğiyle telaffuz edemiyoruz. "seni" sürekli değişiyor, ama "seviyorum" kelimesi ebediyen ağzımızdan düşmüyor. Evet, Acı gerçek kendini ele veriyor bazen. Sadece Aşka aşık oluyoruz, ya da en iyimser ihtimalle "sen" diyebileceğimiz birilerini arıyoruz.
Yine de aşkı seviyoruz, öznesi ne olursa olsun bunu yaşamak buruk olduğu kadar mucizevi de.