Anlattıkça üşüyor, anlattıkça ısınıyor yüreğim.
Bugün sardunyalarım da açmadı
Belki de küskün renklere
Ellerimde günah gibi yaşayamadıklarım
Sensiz soluyorum anlayacağın
Mavi mavi ölüyorum
Duyuyor musun, orada mısın,
Var mısın, yok musun?
Bir tek şeyi unutma!
Seni sevdim ben.
Yanarak, yıkılarak
Aklıma her geldiğinde ağlayarak....
Varsa bir hakikat senle ben arasında,
Ben ordan geçiyorum.
Hakikatle yani yalnızca sen ve benim aramda;
Herşekilde oturabiliyorsam karşında böyle hiç
durmadan,
işte böyle...
Dalgınlığı,dargınlığı hırka gibi üstümde taşıyorsam,
Sen ve benim aramda olduğundandır.
Ben bunca yıl bir başıma;
Taşıdıysam kendimi oralardan buralara,
Senin ve benim aramda bir aşk olduğundandır.
Bir aşk çocukluğumdan kalma;
Elimden ot yiyen kuzulardan,
Dağlara çıktığım,dağlardan indiğim günlerden kalma,
Bin altı yüz kilometre mesafeden,
Sarı incecik telli saçlarımla,
Oralardan buralara taşıdığım bir aşk...
Şimdi oğlumun olan ellerimden,
Ve senin olan her yerimden kalma,
Bir aşk...
Böyle bir aşk o incecik saçlarla taşındıysa benim
tarafımdan;
Şahidim ki Allah vardır.
Bir kalbi bir başka kalbe bağlayan,
Olmazı olduran,bir yangını durduran,
Kalbi bütün kötülüklerden arındıran,
Seni bana beni sana örtü kılan,
Yaralayan,yaraları onduran bir aşkı olduran,
Bütün dünyayı bir an için durduran,
Allah vardır senle benim aramda...
Sen ve benim aramda;
Olanlar saymakla bitmez.
Ekonomik krizler var senle benim aramda,
Kıbrıs harekatı,seksen ihtilali,marmara depremi,
ikiz kuleler,kurtlar vadisi,beşik kertmesi,
Hepsi bir aşk uğruna oldu biliyorum...
Yalnızca bir aşk,
Seni bana baktıran,yüzümü seninle dolduran;
Kaşımı kaş yapan,
Gözümü göz,
Alnımı açık,
Gerisi Allah Kerim!
Durup dururken içimde bir şeyler kopup tıkıyor boğazımı,
Durup dururken sıçrayıp kalkıyorum yarıda bırakıp yazımı,
Durup dururken rüya görüyorum bir otelde, holde, ayakta,
Durup dururken çarpıyor alnıma kaldırımdaki ağaç,
Durup dururken bir kurt oluyor aya karşı bahtsız, öfkeli, aç,
Durup dururken yıldızlar inip sallanıyor bir bahçede, salıncakta,
Durup dururken mezardaki halim geçiyor aklımdan,
Durup dururken kafamda güneşli bir duman,
Durup dururken hiç bitmeyecekmiş gibi bağlanıyorum başladıgım güne,
VE HER SEFERiNDE SEN ÇIKIYORSUN SUYUN YüZüNE... nazım hikmet ran
saat gecenin bilmem kaçı.
beynimde bilmem kaç tane tilki seyir halinde.
bilmem kaç kere düşündüm ölümü bu gece.
ve bilmem kaçıncı bu senden vazgeçişim.
bilmem kaçak dövüşmek yakışır mı delikanlıya aşk ringinde.
bilmem kaçsam kovalayan olur mu peşimde.
bilmem kaç kere sövdüm hayata.
bilmem kaçkar dağı kadar yüceldim mi bu yüzden.
bilmem kaç gece daha hayalinle yaşayacağım.
ıssız bi caddede soğuk bir yüzdü bazen sana bakmak
bazen de sahilde uçsuz bucaksız denize bakıp hayallere dalmak
hayata dair sorular sordum hep kendime
neden bu sensizlik neden bu kadar zor sana ulaşmak
semaya bakıpta yalvarmak allaha
ömrü heba etmek güldüğün bir ana
belki bedeninin yanıbaşımda
ama ruhun çok uzaklarda
bırakmıştım şiiri ne okurdum ne de yazar
ne zamanki sana tutuldum hislerim titredi ve aşk acısı kaldı bana yadigar
artık vazgeçiyorum
senden,şiirimden hislerimden
kırıyorum kalemimi
ve ben gidiyorum
artık cebimde değil ümitlerim
oyuncak karasevdadan firuze bir yaprak
içi boşalmış bunca renge rağmen
bir kış günü sarıldığım boğazlı,yünlü kazak
telaşlı uçan kuşlara da bir nebze özlemim
kendime saygımdan beyaz gömleğe düşkünlüğüm
*
çamur sıçratsa da atlar düğmelerime
düşürmem üzerimden tek salya
acelem yok
burnu yırtık spor ayakkabı kesiyor hızımı keza
kendime saygımdan beyaz gömleğe düşükünlüğüm
*
ve bağıramadığım zaman oynayan yanağım
sıcaklığını hep duyarak taşıdığım kalbimin üstünde
bir gün sana da yıkatmak istiyorum
sana saygımdan beyaz gömleğe düşkünlüğüm ...
Bertolt Brecht'in Türkçe'ye Kerem Çalışkan tarafından çevrilmiş olan şiir kitabı. Kaynak yayınlarının o eski basımında Esat Tekant'ın şiirleri tasvir eden harikulade çizimlerini görüp daha çok etkileniriz. Başka bir yayın evi yeniden basmış bu kitabı. Baktım, bendekinin değerini daha iyi anladım.
benden nefret ettiğin kadar aşıksın sen,
aşık olduğun kadar nefret ediyorsun benden,
nefret etmek aşkın arka planındaki
son nokta ve şimdi sırada
aşka üç nokta...
bir yağmur tanesinin ıslaklığı gibi
kalmış dudaklarımda dudaklarının ıslaklığı,
bir kar tanesinin beyazlığı gibi
kalmış aşkın saflığı gecelerin homurdanmasına inat,
bir yaprak tanesinin sarartısı gibi
kalmış aşkın sarartısı aşksızlıkların aşksız gezintilerinde...
ben aşkın kör halini seviyorum,
beni görüp bulmasın diye
ben aşın uzak olan halini seviyorum
beni bulup sarılmasın diye
ve ben askın ıslak halini seviyorum
sırılsıklam oldugumda , halimden anlasın diye.. *
pardon size anlatmak istediğim şeyler var dinler misiniz acaba?
ama ben size karşı bazı hisler besliyorum
hayır ama bir dinleseniz
size olan duygularımı dile getirmem çok zor ama yinede denesem
anlatsam size olan hislerimi
aşkımı
sevgimi
sizi ne kadar arzuladığımı
anlatsam size
hiç mi ihtimalimiz yok
hiç mi şans vermiyorsunuz bize
ama böyle olmaz
şuan konuşursam
beynim dilime hükmeder
o zaman
konuşamam
sizin gözlerinize bakmalıyım ki
dilime beynim
değil kalbm
hükmetsin
ancak o zaman anlatabilirim
size olan hislerimi
ancak o zaman kalbimi açabilirim size
buna izin verir misiniz
gözlerinize bakarak
kalbimin dilime hükmetmesine izin verir misiniz?
size olan sevgimi böyle anlatmak isterim
size olan aşkımı böyle dile getirmek isterim
çünkü beynim o sevginin büyüklüğünü algılayamıyor
size olan sevgimi aklıma anlatamıyorum
işte aciz bi insan aklı nasıl anlasın ki bu sevgiyi
ama işte böyle kalemle anlatılacak da bir sevgi deil bu
sözle anlatılmalı
gözlerinize anlatılmalı
ancak o zaman
bi anlama kavuşur
o aşk sözcükleri size yöneldiği zaman asıl anlamına kavuşur
yapabilir miyiz acaba bunu
dilimizden çıkan sözcükleri asıl anlamına kavuşturabilir miyiz?
buna izin verir misiniz?
Sana öyle hasretim ki , bir çabam yok varam diye
Yandım ama susuzluktan , içmiyorum haram diye
Bana cansın gönlüme yar
Nasıl tatlı , nasıl tatlı özlemin var
Gezdim ama diyar diyar
Bir gün demem , bir gün demem aman diye
Gözüm sende , gönlüm , gönlüm , gönlüm sende
Ben yok oldum artık bende
Çağırsan da , gel desende
inan gelmem , inan gelmem , ferman diye
Bana cansın gönlüme yar
Nasıl tatlı özlemin var
Gezdim amma diyar diyar
Bir gün demem aman diye
Gözüm sende gönlüm sende
Ben yok oldum artık bende
Çağırsan da gel desen de
inan gelmem ferman diye
ADAK
Sana şiirler okuyacağım,gitme
Güneşler doğacak yalnızlığımdan
Sana bir ışık getireceğim
Büyük aydınlığımdan
Sana bir dolu umut getireceğim
Küçük ellerine sığmayacak
Sana Afrika gecelerini getireceğim
Sımsıcak
Sana çiçekler getireceğim
Bozulmuş güz bahçelerinden
Sana bir serinlik getireceğim
Yağmur tanelerinden
Sana avuç avuç yıldız getireceğim
Güneşimden başka
Sana engin denizlerin maviliğini getireceğim
Köpük köpük dalga dalga
Sana bir rüzgar getireceğim
Dağlardan,tepelerden
Gitme,sana zamanı getireceğim
Zamanın bittiği yerden
gözlerim seni görünce güzel
saçlarım senin için uzun
tenim seninle sıcak böyle.
sakınmaklar gereksiz bunu yeni anladım
kırıp dikenli telleri geldim yanına.
dört tarafımda elle tutulan karanlıktı bilirsin
raylarca uzuyordu yalnızlığım
kör kandil kısır anlayışlara
bir kinim vardı, zamanın eritemeyeceği
bir sancım vardı öylesine belirgin
yokluğun özlü çıbandı sanki
duramadım.
duramadım dayanılmaz isteklere
bütün bağlardan kurtulup bir an
gözlerinin büyüsüne geldim
ellerinin ateşine
yak beni.
sen uykusun vazgeçilmiyorsun
seni kendim kadar seviyorum
günlerden bir gün duysam acısını
beni ilk öpenin sen olmasını istiyorum
beni ilk öpenin sen olmasını.
Desem ki vakitlerden bir Nisan akşamıdır,
Rüzgarların en ferahlatıcısı senden esiyor,
Sende seyrediyorum denizlerin en mavisini,
Ormanların en kuytusunu sende gezmekteyim,
Senden kopardım çiçeklerin en solmazını,
Toprakların en bereketlisini sende sürdüm,
Sende tattım yemişlerin cümlesini.
Desem ki sen benim için,
Hava kadar lazım,
Ekmek kadar mübarek,
Su gibi aziz bir şeysin;
Nimettensin, nimettensin!
Desem ki..
inan bana sevgilim inan,
Evimde şenliksin, bahçemde bahar;
Ve soframda en eski şarap.
Ben sende yaşıyorum,
Sen bende hüküm sürmektesin.
Bırak ben söyleyeyim güzelliğini,
Rüzgarlarla, nehirlerle, kuşlarla beraber.
Günlerden sonra bir gün,
Şayet sesimi farkedemezsen ,
Rüzgarların, nehirlerin, kuşların sesinden,
Bil ki ölmüşüm.
Fakat yine üzülme, müsterih ol,
Kabirde böceklere ezberletirim güzelliğini,
Ve neden sonra
Tekrar duyduğun gün sesimi gökkubbede,
Hatırla ki mahşer günüdür,
Ortalığa düşmüşüm, seni arıyorum
SiTEM
önde zeytin ağaçları arkasında yar
Sene 1946
Mevsim
Sonbahar
Önde zeytin ağaçları neyleyim neyleyim
Dalları neyleyim.
Yar yoluna dökülmedik dilleri neyleyim.
Yar yar !.. Seni kara saplı bir bıçak gibi
sineme sapladılar
Değirmen misali döner başım
Sevda değil bu bir hışım
Gel gör beni darmadağın
Tel tel çözülüp kalmışım.
Yar yar
Canımın çekirdeğinde diken
Gözümün bebeğinde sitem var.