benden nefret ettiğin kadar aşıksın sen,
aşık olduğun kadar nefret ediyorsun benden,
nefret etmek aşkın arka planındaki
son nokta ve şimdi sırada
aşka üç nokta...
Bertolt Brecht'in Türkçe'ye Kerem Çalışkan tarafından çevrilmiş olan şiir kitabı. Kaynak yayınlarının o eski basımında Esat Tekant'ın şiirleri tasvir eden harikulade çizimlerini görüp daha çok etkileniriz. Başka bir yayın evi yeniden basmış bu kitabı. Baktım, bendekinin değerini daha iyi anladım.
oyuncak karasevdadan firuze bir yaprak
içi boşalmış bunca renge rağmen
bir kış günü sarıldığım boğazlı,yünlü kazak
telaşlı uçan kuşlara da bir nebze özlemim
kendime saygımdan beyaz gömleğe düşkünlüğüm
*
çamur sıçratsa da atlar düğmelerime
düşürmem üzerimden tek salya
acelem yok
burnu yırtık spor ayakkabı kesiyor hızımı keza
kendime saygımdan beyaz gömleğe düşükünlüğüm
*
ve bağıramadığım zaman oynayan yanağım
sıcaklığını hep duyarak taşıdığım kalbimin üstünde
bir gün sana da yıkatmak istiyorum
sana saygımdan beyaz gömleğe düşkünlüğüm ...
ıssız bi caddede soğuk bir yüzdü bazen sana bakmak
bazen de sahilde uçsuz bucaksız denize bakıp hayallere dalmak
hayata dair sorular sordum hep kendime
neden bu sensizlik neden bu kadar zor sana ulaşmak
semaya bakıpta yalvarmak allaha
ömrü heba etmek güldüğün bir ana
belki bedeninin yanıbaşımda
ama ruhun çok uzaklarda
bırakmıştım şiiri ne okurdum ne de yazar
ne zamanki sana tutuldum hislerim titredi ve aşk acısı kaldı bana yadigar
artık vazgeçiyorum
senden,şiirimden hislerimden
kırıyorum kalemimi
ve ben gidiyorum
artık cebimde değil ümitlerim
saat gecenin bilmem kaçı.
beynimde bilmem kaç tane tilki seyir halinde.
bilmem kaç kere düşündüm ölümü bu gece.
ve bilmem kaçıncı bu senden vazgeçişim.
bilmem kaçak dövüşmek yakışır mı delikanlıya aşk ringinde.
bilmem kaçsam kovalayan olur mu peşimde.
bilmem kaç kere sövdüm hayata.
bilmem kaçkar dağı kadar yüceldim mi bu yüzden.
bilmem kaç gece daha hayalinle yaşayacağım.
Durup dururken içimde bir şeyler kopup tıkıyor boğazımı,
Durup dururken sıçrayıp kalkıyorum yarıda bırakıp yazımı,
Durup dururken rüya görüyorum bir otelde, holde, ayakta,
Durup dururken çarpıyor alnıma kaldırımdaki ağaç,
Durup dururken bir kurt oluyor aya karşı bahtsız, öfkeli, aç,
Durup dururken yıldızlar inip sallanıyor bir bahçede, salıncakta,
Durup dururken mezardaki halim geçiyor aklımdan,
Durup dururken kafamda güneşli bir duman,
Durup dururken hiç bitmeyecekmiş gibi bağlanıyorum başladıgım güne,
VE HER SEFERiNDE SEN ÇIKIYORSUN SUYUN YüZüNE... nazım hikmet ran
Varsa bir hakikat senle ben arasında,
Ben ordan geçiyorum.
Hakikatle yani yalnızca sen ve benim aramda;
Herşekilde oturabiliyorsam karşında böyle hiç
durmadan,
işte böyle...
Dalgınlığı,dargınlığı hırka gibi üstümde taşıyorsam,
Sen ve benim aramda olduğundandır.
Ben bunca yıl bir başıma;
Taşıdıysam kendimi oralardan buralara,
Senin ve benim aramda bir aşk olduğundandır.
Bir aşk çocukluğumdan kalma;
Elimden ot yiyen kuzulardan,
Dağlara çıktığım,dağlardan indiğim günlerden kalma,
Bin altı yüz kilometre mesafeden,
Sarı incecik telli saçlarımla,
Oralardan buralara taşıdığım bir aşk...
Şimdi oğlumun olan ellerimden,
Ve senin olan her yerimden kalma,
Bir aşk...
Böyle bir aşk o incecik saçlarla taşındıysa benim
tarafımdan;
Şahidim ki Allah vardır.
Bir kalbi bir başka kalbe bağlayan,
Olmazı olduran,bir yangını durduran,
Kalbi bütün kötülüklerden arındıran,
Seni bana beni sana örtü kılan,
Yaralayan,yaraları onduran bir aşkı olduran,
Bütün dünyayı bir an için durduran,
Allah vardır senle benim aramda...
Sen ve benim aramda;
Olanlar saymakla bitmez.
Ekonomik krizler var senle benim aramda,
Kıbrıs harekatı,seksen ihtilali,marmara depremi,
ikiz kuleler,kurtlar vadisi,beşik kertmesi,
Hepsi bir aşk uğruna oldu biliyorum...
Yalnızca bir aşk,
Seni bana baktıran,yüzümü seninle dolduran;
Kaşımı kaş yapan,
Gözümü göz,
Alnımı açık,
Gerisi Allah Kerim!
Anlattıkça üşüyor, anlattıkça ısınıyor yüreğim.
Bugün sardunyalarım da açmadı
Belki de küskün renklere
Ellerimde günah gibi yaşayamadıklarım
Sensiz soluyorum anlayacağın
Mavi mavi ölüyorum
Duyuyor musun, orada mısın,
Var mısın, yok musun?
Bir tek şeyi unutma!
Seni sevdim ben.
Yanarak, yıkılarak
Aklıma her geldiğinde ağlayarak....
Yüreğime sığmayan bir aşk yaşamak istiyorum seninle.
Tenimi güneşten dahi kıskansan, senden başka su bile değmese dudaklarıma.
Ataerkil bi ilişki yaşamak istiyorum mesela.
Sen önde yürü ben bir adım gerinde ama elim elinde.
Aklım fikrim sen de.
Bir evimiz olsun; derme- çatma.
Beyaz peynir ve siyah zeytin adı aşk değil mi?
Çay saatlerimiz olsun ki ben kahveyi severim, sırf senin dudakların tebessüm şekline bürünsün diye; kek yaparım bazen de sana.
Bir evi paylaşmak istiyorum mesela.
Kibritten bile olsa içinde senin nefesini hissedebileceğim bir evimiz olsun istiyorum.
Annen de gelir ziyaretimize.
iş dönüşünü beklerim pencerede.
Masa hazırdır ve yemekleri üçüncüye ısıtıyorumdur belki de. Ama beklerim işte…
Anahtarı çevirişin nasıl huzuru konduruyorsa içimin en içine, menteşenin kulaklarımda bıraktığı sesle güler gözlerimin içi de.
Belki yer sofrasında belki masada kırmızı bir mum yakarım aşkımızın en ücrasına.
Ki gözlerinin şavkı onu dahi söndürür;
Eline sağlık dersin, yüreğime teşekküründen sonra.
Bir evimiz olur işte, duvarları mavi; umudumuzun rengi.
Canımızın canı istediğin gibi erkek, sonra bir de kız koruyup kollar abisi;
Senin beni gözünden sakındığın gibi…
Ömrümü bitirmek istiyorum seninle. Yaşamasak bile seninle bitmeyi yeğliyorum.
Ağlamam inan. içim çizilse de susarım belki kan kusarım ama ağlamam, yanımdaysan.
Kalbim koşar yamaçlarına, dudaklarım konar dudaklarına.
Gözlerim ki bir umut yüzünde;
Çocukluğuma dönelim birlikte…
Mahalledeki en yakın arkadaşım ol. 9taş oynarız ha bir de seksek…
Tek tek her günü beraber gezsek…
Çocukluğuma dönmek istiyorum seninle.
içim saf ve temiz, sen gibi.
Ellerimi hiç bırakma.
Deniz kenarına gidelim.
Çocukluğuma dönmek; kumdan kale yapmak istiyorum seninle…
Yıkılacağını bile bile…
Sadece kumu az taşıdığın için küsmek istiyorum sana…
Kumdan kaleler yapmak istiyorum, mesela…
yaradana veya yaratılmışa karşı aşktemasını işleyen şiirlerdir. en güzel örneklerindne birini irlandalı şair william butler yeats vermiştir.
kimbilir kaç kişi senin zarif hallerini sevdi
kaç kişi güzelliğini sevdi
belki gerçek aşkla; belki değil
ama bir tek kişi seni sevdi.
bir tek kişi değişen yüzündeki hüznü sevdi.
bu yürek
seni seveceğini biliyordu herhalde
bu kafa seni kuracağını seziyordu hanidir
bire bin veren buğday
elmadaki mayhoşluk
hukuki beşer
çınçınlı hamam
çizmedeki kedi
sanki elleriyle koymuşlar gibi
ikimizden bir işmar
seni sevmemiş olsam , sözlerim yarı yarıya
gözlerim yarım
ellerim çolak hüseyin eli
seni sevmesem , nefes almayı beceremem ki
bugün günlerden ne ?
cumartesi
seni sevdiğim için , cumartesi elbet
seni sevdiğim için , bak temmuz ayındayız
ayşe onbaşı , pir sultan abdal , büsbütün sevdalıyım sana
bu gemiler nereye gidiyor , seni sevdiğim için
seni sevdiğimden , suyun akası geliyor
bacaların tütesi
nurhayat ın halleri , seni sevdiğim için güzel
ibrahim in dilleri
insan seni sevince , tutsaklığa kızar tabi
savaşın adı geçse , cinifrit olur
ereğlinin kömürünü düşünür , ne kömür o be
ramanı düşünür , çukurovayı düşünür
seni sevdiği için , haliçte bir uğultu
marmarada bir deniz
isparta bahçesinde güller
seni sevdiği için goncalanıyor
seni sevdiğim için , kilim dokuyor avşarda
yarın sabahlar , seni sevdiğim için icat edildi
penisilin , halk şiiri , canlı sinema
mapushaneler , yedi düvel , harbi ispanyol nezlesi
sultan hamid , don civani
ne bilsinler seni sevdiğimi
başaklanmayan yulafa söylemeli
cılk yumurtaya
paslı demire
kulağını bükmeli kurtlu kirazın
hoşnut değilllerse bu gidaşattan
akıl etsinler seni sevdiğimi ,
yeşille turuncunun kafa barıştırması , bu sevdadan ötürü
tepemizdeki o göçmez tavan
sulardaki yakamoz , ortancadaki pembe
ben seni sevdim diye
bingöl vilayetinde , kamyondan inince
tığ gibi bir delikanlıya soruyorum
siz nerenin bulutlarısınız böyle ?
biz sizin sevdanızın bulutlarıyız
bir yıldızlı akşamı varsa ankara’nın
1953 kışları içinde
karnı tok , sırtı pekse hısım akrabanın
konu-komşu , dirlik düzenlik içindeyse
birbirimizi daha çok sevelim diye
insan seni sevince iş-güç sahibi oluyor
şair oluyor mesela
meyhaneden cayıyor bir akşamüzeri
caysın be güzel
caysın be iyi
tütünü bırakıyor , tütün neyime zarar
keseme zarar , ciğerime zara , sevdama zarar
seni sevince adamın papuçları eskimiyor
beti-benzi yeni çarktan çıkmış gibi
seni sevince insan bilgili saygılı gönlü gani şen
saçları zencefilli
erkencecik evine dönmek istiyor canı
hep seni düşün
hep seni yaşat
hep seni yıka
seni doyur üç öğün
seni bir kanım uyut , sonra uyandır
lokman hekim , seni sev diyor bana
seni sevmeseydim , ilkbaharı kodunsa bul gayrı
istanbul diye bir kent yoktu ki yeryüzünde
umut diye bir şey yoktu ki , seni sevmeseydim
hak , hukuk , bereket diye
eşitlik , kardeşlik , hürriyet diye
yüreğime sağlık ne iyi ettim..!
ben sensiz olanlara seni aratıyorum,
ben sensiz kalanlara seni yaratıyorum,
seni saklayacağım, seni yazıp-andıkça
kendimi çoğaltıyor, seni kuşatıyorum.
unutturmayacağım, seni yaşatacağım,
kendimi çoğalttıkça, seni kuşatacağım,
her zamanda, her yerde sen bende yaşadıkça...
sen evreninde sana seni aratacağım. özdemir asaf
Ne kadar saçmasın artık sen nefesim tükendi,
Belki de bi oksijendin ve biraz üşendim...
Gözümü durup kapatma,
Burası cehennem de senin odan mı lan güvenli?
Kovalanan bir aşkın
ş ihtimaliydin
kıskacında kalan ulu
orta apaçık kendini
belli eden
bir şaşkınlık belirtisiydin
k ile aramızdaki tek
engel belkide sendin
a uçurumunda tepe taklak olan aşk paraşütün de şka diyordu
şka yazıyordu ölümün
kerevat cetvelinde.
ben sana mecburum bilemezsin
adini mih gibi aklimda tutuyorum
buyudukce buyuyor gozlerin
ben sana mecburum bilemezsin
icimi seninle isitiyorum
agaclar sonbahara hazirlaniyor
bu sehir o eski Istanbul mudur
karanlikta bulutlar parcalaniyor
sokak lambalari birden yaniyor
kaldirimlarda yagmur kokusu
ben sana mecburum sen yoksun
sevmek kimi zaman rezilce korkuludur
insan bir aksamustu ansizin yorulur
tutsak ustura agzinda yasamaktan
kimi zaman ellerini kirar tutkusu
birkac hayat cikarir yasamasindan
hangi kapiyi calsa kimi zaman
arkasinda yalnizligin hinzir ugultusu
Fatih`te yoksul bir gramofon caliyor
eski zamanlardan bir cuma caliyor
durup kose basinda deliksiz dinlesem
sana kullanilmamis bir gok getirsem
haftalar ellerimde ufalaniyor
ne yapsam ne tutsam nereye gitsem
ben sana mecburum sen yoksun
belki Haziran`da mavi benekli cocuksun
ah seni bilmiyor kimseler bilmiyor
bir sileb siziyor issiz gozlerinden
belki Yesilkoy`de ucaga biniyorsun
butun islanmissin tuylerin urperiyor
belki korsun kirilmissin telas icindesin
kotu ruzgar saclarini goturuyor
ne vakit bir yasamak dusunsem
bu kurtlar sofrasinda belki zor
ayipsiz fakat ellerimizi kirletmeden
ne vakit bir yasamak dusunsem
sus deyip adinla basliyorum
icimsira kimildiyor gizli denizlerin
hayir baska turlu olmayacak
ben sana mecburum bilemezsin
Bazen dostlarım soruyorlar...
Ne zamandır yalnızsın?
Sahi siz ne zaman ayrılmıştınız diye.
Ocak diyorum buz gibi bir kıştı..
Bir pencerenin önünde duydum ayrılık haberini.
"o artık yok." gibi bir cümle döküldü dudaklarımdan...efkar..
Dostlarım soruyor bazen siz ne zaman ayrılmıştınız diye.
Ağustos diyorum kan ter içerisinde kalmıştım.
Ellerimden poşet gibi,torba gibi önemsiz birşey kayıp gidiverdi..
Dostlarım bazen soruyorlar ne zaman ayrıldınız siz sahi?
Bahar diyorum, bazı çiçekler açıp açmamakta kararsızdı.
Geçikmiş yağmurlar vardı..
birden bire gitti...
Dostlarım soruyor bazen ne zaman ayrılmıştınız diye;
Son bahardı diyorum. galiba eylül;
Baba olmayı bekleyen gözleri ışık ışık
Avazı cıktıgı kadar bağırmaya hazırlanan
Neşe içerisinde bir adamdım...
''anneyi ve bebeği kaybettik'' dedi
sana çok benzeyen bir hemşire...
Dostlarım soruyorlar ne zamandır yalnızsın?
ne zaman ayrıldın sen diye. bilmiyorum...
her sorulduğunda yalan söylüyorum..
galiba ben her sabah uyandığımda
Senden yine ayrılıyorum...
sözde sevgi boşmuş
sevda hep aldanmakmış
sevilen kanarmış
hele çok sevince
onu hep anarmış
dünya zindan olurmuş
bence gönül atlar sevgiden sevgiye
bir aşk yetmez elbette bu gönüle
her güzel şey hemen girer gönüle
sevende hiçbir kabahat yok
yaradan güzel yaratmış
kulunu sevsin diye Mevla
onu cennetten dünya'ya atmış
Gitmeni asla istemediğim halde
buna mecbur olduğunu görmek
ve sana bunları söylemeden
''git artık'' demek
''beni ne kadar çabuk unutursan, o kadar çabuk
kavuşacaksın mutluluğa''
demek sana ne de zor
seni görmemek ve belki yıllar sonra
karşılaştığımızda
bana bir yabancı gibi bakmanı istemek senden...
Yeni bir sevdayı yasakladığım kalbime söz geçirmek.