Aşkın tarifini yapmaya çalışan kişi, aşkta kendisini nerde görüyorsa, o şekilde kurar cümlesini. Kimisi sakin bir yapıdadır ve aşka boyun eğer, hırçınlık görülmez. Kimisi ise kontrol altında tutmak istediği her şeye karıştırır aşkı, çileden çıkan. Evet evet, kontrol altına tutmaya çalıştığı şeylere karıştırır aşkı, yaşamının parçası sayar. Sıradan, niteliksiz.
Cesur olanlar, bir aşk üzerinde farklı çeşitler dener. Yok bu, her aşkın farklılığı değil. tek aşkta yaşabilecek olasılıklar. Bu şekilde aşkını zinde tutmaya çalışır. Parçalarını yerine koyar, beğenmez, yerlerini değiştirir; bozar; ve bir kez daha yapar.
Her parça birbirini tamamlaması gerekir. Çünkü aşk, birbirini tamamlayan parçalardan oluşan bütündür. Kimilerine göre. Bunun için bütünlüğü sağlayamayan parçalar suçlanır hep, sanki hata parçadaymış gibi. O parçayı oraya koyan kendinde aramaz suçu. Parça çevrilir, çevrilir...
Oluşan her bütünlük, rahatsız edici hal alır. Zaten yapbozun yapıldıktan sonra bozulmasının sebebi de budur. Hep sınırı belirlenmiş yaşamımızı, sınırsız yaşam isteğimizi yok ederek elde ettik. Duvarlar ördük, sınırsızlığa geçemeyelim diye.
Aşk, hatları belirlenmiş bir şekil olsaydı, bu kadar kıymetli olmazdı.