gerek felsefeciler olsun gerek edebiyatçılar gerekse beste fabrikatörleri bu iki kavramı bize hep aynı tepside sunmuşlardır. halk arasında da bu iki kavramın kardeş oldukları varsayılır. "aşk varsa sevgi vardır" , "aşk sevginin yoğun halde yaşanmasıdır" gibi klişe söylemleri ve bu paradigmayı burada biraz çürütmeye çalışacağım. özellikle de bir kıza duyulabilecek olan aşkla sevginin arasında olanı.
bir kıza duyulan aşkın doğasına dikkatlice bir göz atarsak bu insanların cinsel ihtiyaçlarının sonucu olarak vücudunda meydana gelen bazı hormonal değişikliklerdir. bu aşkla ilgili hafif biyolojik bir bakış açısıdr.
ama biraz daha metafiziki olarak bakarsak, aşkın birazda hesap, kitap işi olduğu hükmüne varabiliriz. masum, tertemiz olarak nitelendirilebilecek bir aşkın olması sözkonusu bile değildir. aşık olan kişinin kafası sürekli meşguldur. olayın gidişine göre sürekli ve yeni stratejiler kafasında döner. amacı karşı tarafın hamlelerine en mükemmel şekilde cevap vererek varolan veya varolacak bir ilişkide güçlü taraf olmaktır. bu hamlelere sevgiliye karşı ilk adımı ya da herhangi bir ayrılık durumundaki gidilmesi gereken yol haritası ve en önemlisi üstünlük için gösterilen bir çabalar örnek gösterilebilir. her ne kadar aşk ilişkisi içinde atılan adımları kişi duygularıyla açıklamaya çalışsa da, bu adımların hepsi uzun bir düşünme sonucu atılan rasyonel adımlardır. sevdiğini söyleyen partnerin bir süre arayıp sormaması durumunda kişi buna satranç oynayan oyuncu edasıyla daha sağlam bir hamleyle cevap verecektir. muhtemelen o da aramayacaktır ya da kıskandıracak bir davranış yolunu seçecektir. bunun yanında sevgiliye karşı yapılacak olan iyilikler, alınacak hediyeler genelde hep bir karşılık beklenmesi itibari ile hep arkasında sinsi bir emeli barındırır. bugün borç (iyilik, hediye) veren yarın emir verebilme yetisine sahip olacaktır. burdaki temel husus üstünlüğü kabul ettirmektir. çünkü karşı tarafın aramaması aşkta karşı taraf için bir bozgundur. ağır bir mağlubiyettir. işte bu yüzdendir ki aşık kişi hep doğru adımı atmak mecburiyetinde ve ayrıca olası bir bozgunu önlemek için risk analizleriyle uğraşmakla yükümlüdür.
aşkın ömrünün kısa olması da insanın değişen cinsel ihtiyaçlarının yanı sıra, rasyonel olmanın getirdiği zaruriyettir. aşkın bitmesi bir anlamda atılacak gerçekçi, kişinin çıkarına uygun adımların artık kalmamasıdır. partnere karşı artık ispatlanmış olan üstünlük, karşı tarafın hamlelerine karşı atılacak olan hamlelerin anlamın yitirmesi bu işin bir sonucudur.
aşkın sevgiyle en ufak bir bağının olmaması sevginin doğasının hesaplama işlerinden kopuk olmasıdır. rasyonel bir davranış biçimiyle alakası olmayan, duygular üzerinden beslenen bir olgudur. bir annenin çocuğunu severken hiçbir çıkar gözetmemesi, evlat her türlü kötülüğü yapsa dahi sevmesi ve bu sevginin hiçbir stratejiye hamleye dayalı olmaması sevgiyi aşktan ayırır. sevginin varlığı sevilen nesnenin varlığıdır. örnek olarak anne çocuk sevgisinde ayrıca bu karşılık bekleme olayı yoktur, çünkü bu sevginin doğasına aykırı bir durumdur. üstünlük kurma gibi kavramdan da söz edemeyiz. sevginin içinde üstünlük kurma gibi bir çaba olsa bile (misal annenin çocuk üzerindeki üstünlüğü) bu sevgide bir galibiyet değil daha çok koruma amacı içerir. ister doğa sevgisi olsun, ister insan sevgisi olsun kişide sürekli sevilen nesneye karşı iyilik yapma yardım etme hevesi mevcuttur. aşktada bu husus vardır. fakat sevgideki hesaptan arınmış, karşılık beklenilmeyen bir olaydır. ayrıca yapılan bu iyilikler sonucu ne olursa olsun aşktakinin tersine sevgiyi daha da güçlendirir. aşktaki iyilik ise sadece yapan tarafın kozunu artıtır. kişi gelecekte de onu seveceğinden dolayı analizlere girmez.
ayrıca aşkın ömrünün rasyonelliğin bitmesine karşın sevginin varlıktan güç alması sebebiyle sevginin bitmesi diye birşey ancak varlığın yok oluşuyla mümkün olabilir.
burada paradigmayı kendimce çürütmeye çalıştım. bu tamamen benim gözlemlerimle ve deneyimlerimlerimin ürünüdür. herkesin aşk ve sevgi tanımı elbette ki farklılık gösterecektir.
aşk için herhangi bir mazerete gerek yoktur. sevgi'nin ise detaylı bir muhtevası vardır. tinsel ve tensel paylaşım, olduğu gibi kabul etme, olduğu gibi kabul edileni değiştirmeye çalışma, zamanı paylaşma isteği, mekanı paylaşma isteği, düşünsel paylaşım ve ortaklık... gibi olmazsa olmazları vardır sevginin. bir de eğer gerçekten güçlü ise sevgi, karşılığını doğurabilecek bir güce sahiptir. aşk, adamı aşık olunanın kapısında köpek etse bile sevginin yarattığı karşılığı yaratmaz çoğu zaman.
yukarıda sayılanlar, bir uyarıyı gerekli kılıyor: kimse bunlardan sevginin aşka tercih edilesi bir hissiyat olduğunu çıkartmamalıdır. aşk ile sevgi mezvubahis olduğunda "al birini vur ötekine" diyalektiği geçerlidir. ikisi de kötüdür, ikisi de iyidir. aşkı severiz, sevgiye de aşığızdır... cinsel münasebet ise tamamen konumuz dışıdır...
ask gecici , sevgi kalıcıdır, ask hain , sevgi sadıktır, ask insanı yakar, sevgi insanı güzellestirir , ask karsı cinsedir , sevgi herseye herkese duyulabilir, askın ömrü iki yıl diyolar daha sevgininkini hesaplamadılar.
aşk aptallıktır. gözü kapalı herşeyi kabullenmektir. karşındaki ne yapsa yanlışta yapsa, hata da yapsa onu mükemmel görebilmektir. paylaştıkça küçülür. alışkanlığa bile çevirebilir. ama paylaşılmazsa büyür gider.
sevgi daha bencilce bi olaydır. kanşındaki sevdikçe sende seversin paylaştıkça büyür, bitmez alışkanlık olur ama içinde sevgi olan bir alışkanlık olur.
ikisi de duygudur. farklı isimlerdeki, farklı duygular. aşk çok güçlüdür.mükemmeldir. o kadar mükemmeldir ki, hiç bir duygu onun önüne geçemez. peki sevgi niye vardır? bu ağırbaşlı duygu, aşk sizi yıkıp geçtiğinde, ayakta durmanızın tek dayanağıdır da ondan...
ask, vücut kimyasındaki degisimden ibarettir aslında.yıllar gecse de o kisiyi gördüğünüzde -evliyseniz belki esinize kapıyı açtıgınızda- o heyecanı, ecnebi deyimiyle butterflies in stomach durumunu yasayabiliyorsanız ask da bitmemistir.sevgi daha oturmus, daha dingin bir ruh hali gibi.belki o heyecanı yasamıyorsunuzdur ama vazgecemezsiniz de.sevgi, kendinden önce karsınızdaki insanı düsünmeyi, fedakarlığı, kaybetmeyi göze alamadığınızdan dikkatli davranmayı da gerektirir.