hohohoho gelmişiiz 2011 yılına bir de milat öncesi dönem var tabi asırlardır süren tartışmayı sonlandıramıcaksınız boşuna sayfa kirliliği yapmayalım. sana göre var olan bana göre yok bana göre var olan sana göre yok. cevaba ulaşabiliceğiniz savlar atın.
bülent ortaçgil şöyle der bu konu hakkında, ben de bülent abimize katılırım:
--spoiler--
kaf dagının ardına kaçsa bile aşk var
yatak çarşaflarına sıkışsa bile aşk var
yalnız bir titreşim olsa
ya da bir kıpırti kalsa bile aşk var
--spoiler--
aşk vardır. Aşık bir lnsanın beyin dalgalarını gözlemlediğinizde bunu görebilirsiniz. Normal bir insanın beynine göre daha farklı alanlar aktif olur. Bir bağımlınınkiyle benzer hale gelir. Bu yüzden aşık oldugumuz insana dokunmak isteriz, süreki yanımızda olsun isteriz. Ama insan bünyesi bunu kaldırmaz. Bu fonksiyonlarda uzun süre yaşayamaz. Bundan dolayı aşk zamanla yerini sevgiye bırakır ki bu en güzelidir. Bağlılık ve sadakati veraberinde getirir.
Ama her zaman aynı sonucları vermez. Bilindiği gibi aşkın gözü kördür. Olmayacak insanlarra aşık olabiiriz. Aşk hali geçip karşımızdaki kişiye objektif bakmaya başladığımızda soğuyup ayrılmak isteriz bundan ötürü derler ki aşk yoktur, yanılsamadır.
Ama aşk vardır. Varlığı sevgiye dönüştürebilenlerdedir.
tavuk mu yumurtadan çıktı yumurta mı tavuktan çıktı? babam böyle pasta yapmayı nerden öğrendi? kabartma tozu pastayı nasıl kabartır? öncelikle bu sorulara cevap bulmak lazım ki, aşkın var yada yok olma sorunsalını çözebilelim.
aşkı fiziksel olarak tanımlayamayacağımız için teorik olarak yoktur. e göremediğimiz bir şey matematiğe dökülmesse teknik olarak ta yoktur. aşk sadece pratikte vardır o da sadece filmlerde vardır. filmlerde teknik ve teorik açıdan vardır yani aşk vardır.
