kalp, yaşamak için en temel organdır. yaşamında aşksız olamayacağı düşünülerek kalbe ithaf edilmiş olabilir. ya da gerçekten aşık olunduğunda kalpte bir ağrı hissedilmesiyle alakalı olabilir.
kalp kasılıp gevşemekten başka bir ise yaramayan bir kas yumağı olarak görülmemelidir. Kalp düşündüğümüzden de akıllı bir organdır aslında. Ve kendine ait bir sinir sistemi vardir. Duygu ve düşünceler yalnızca insanın kafasının içinde değildır. Bu işlevleri yerine getiren özel reseptörler kalpte bulunur. Ve kişiye özeldir. Ilginçtir ki çeşitli kalp organ nakillerinden sonra verici ve alıcı arasında duygu ,düşünce zevkler açısından bazı benzerlikler oldugu saptanmıştır. Alıcının alışkanlıklar hisler noktasında çarpıcı değişikliklere uğradığı görülmüştür. Bu yüzden aşk kalbe ithaf edilmiştir.
Zorunlu edit : bu giri kesinlikle kişisel varsayım ve yorum içermemektedir. Zaten vasfım buna müsaade etmiyor. Yazılanlar bilimsel bir dergide çeşitli üniversitelerin tip fak.nin başhekim, kalp damar cerrahisi anabilim dalı hocaları, organ nakli koordinatörü, anabilim dalı başkanlarının yapmiş oldugu çalışmalar ve ihtimalleri üzerine temellendirilmis. Nihayetinde burda bir yazarim ben bilimsel makale yazmıyorum. Herkes ihtimaller üzerine konuşuyor zaten.
Kişisel fikrim sorulacak olursa onu da söyleyim. M.ö 400 yıl öncesine kadar, herşeyin merkezinin kalp oldugu düşünülürdü. Kalbimizle duyar, kalbimizle sever, sevinir, üzülür, asik olurduk. Sonra hipokrat diye bir adam çıktı. Herşeyin merkezinin kalp değil beyin olduğunu söyledi. Hayal dünyamızi yıktı! Tip , 2400 yıldır yanılgı içinde. Çünkü ben hala herşeyin merkezinin kalp olduguna inanıyorum.
sen aşık olduğun kızın başkasını sevdiğini her aklına getirdiğinde kalbinin sana yaşattığı sıkışmayı ve ardında gelen nefessizliği yaşamamışsan nerden anlayacaksın kalbin bu durumunu..*
en temel organ değildir ve duygu ve düşünceleri barındırmaz. adrenalin durumunda hızlı atar ve aşkı doğrular. kendisinden emin olunmasının sebebi istemli kas hareketinde bulunmamasıdır. gözler, dudaklar çok rahat yalan söyleyebilirken kalbin böyle bir özelliği yoktur, istem dışıdır.
eski zamanlarda, sempatik sinir sistemi daha tanımlanmadan önce, bir kişiye duyulan cinsel çekim veya "aşk" hissinin en belirgin etkisi olarak fark edilen ilk şey kalp atışlarındaki değişimdir. adrenal kortekstir hormonlardır limbik sistemdir bunlar daha bilinmiyor, ampirik gözlem yapıyor insanlar sonuçta. budur bence açıklaması.
kalp tek başına tüm vücudun en ücra köşesine kadar kan pompalar, kalbin sahibi bütün vücudun sahibindir. tüm ilaçlar hatta şeytan bile kanda dolaşır. bugünkü kalp sembolü ise pagan sex tanrıçası iştarın kalçalarını simgeler.
her çırpınışında, her atışında sana hayat veren bir organın sana verdiği ilham gibi, o kişiden ilham aldığını ve yakınlık hissettiğini göstermek için kalbe ithaf edilmiştir.
yıllardır aklımı kurcalayan konudur. ulan kalp olmadan yaşanmıyor evet ama mide olmadan da yaşayamaz insan. beyin olmadan da yaşayamaz. ne alaka kalp ?
kalp vücudun lokomotifidir. güllerin efendisi, hz. muhammed(sav)in hadis-i şerifinde kalbin ehemmiyeti şu şekilde vurgulanmıştır. Şüphesiz ki beden de bir parça vardır; o düzgün olursa bedenin tamamı düzgün olur, bozuk olursa bedenin tamamı bozuk olur. Dikkat ediniz ki o kalptir. (C.Sağir-3856 ,Buhari-iman 39,
büyu 2 ,Müslim-müsakat 107 ,Ebu Davut-büyu 3 ,Tirmizi-büyu 1 ,Nesai-büyu 2 )
insan aşık olduğunda, daha doğrusu aşık olduğu kişi gördüğünde kalın bağırsağında bir gümbürtü hissetmez. yada karaciğeri heyt ulen diye bağırmaz ne bileyim beyni yerinden fırlayacakmış gibi olmaz. sadece kalp atışları hızlanır yerinden çıkacakmış gibi kalbi atar aşık insanın. kalbin tepkisi hissedildiğinden olsa gerek kalp ile aşk özdeşleşmiştir.