--spoiler--
çok olmaya çalışmış ama çok yapmacık kalmış. nurgül yeşilçay dışındaki oyunculuklar yerlerde sürünüyor. senaryo ise eski türk filmlerinden bile avam durumda.
nurgül yeşilçayı azıcık gösterelim film olsun hesabı yapılmış diye düşündürüyor insana.
sevişme sahneleri falan denmiş ama öyle bir şey yok. olanlarda zaten ters ışıkta çekilmiş, sadece gölgeler görünüyor.
kurgu ile ilgili çok şey söyleyecektim ama vazgeçtim.
edit: aklıma o kaza sahnesi geliyor hala gülüyorum. beceremiyorsan yapma arkadaş. power rangers efektleri gibi ne o öyle?
içimin bayıldığı, kıyım kıyım kıyıldığı film olmuş, götüm götüm de ağladım iyimi. *Türk insanın duygularla kandırılmaya çalıştığının bir örneği olmuş film. Nurgul'ün memeleri olmasa nah izletirdin.
--spoiler--
O onu siker o onu siker, o da gider kocasının arkadaşına kendini siktirir.
--spoiler--
Bu mu film. Böyle film çekmeye ne var lan. Dışardan adam topla bir iki de pavyondan filan karı kız topla bu filmin aynısını hemde daha ilgi çekicilisini çekersin. Araya rus filan serpiştirirsin miss gibi olur.
üstteki entrylere bakıp önyargılı davranilmamasi gereken film, malum recep ivedik gibi bir yapımın çok izlendiği hatta çok beğenildiği bir ülkedeyiz.
filmde aşka biraz farklı açıdan bakılmış. aşkın yapı taşlarından bahsedilmis; kendinden emin olmak, sabırlı olmak, susmak, susmak ve susmak. sebebi ne olursa olsun travmaların aklında istemeden kaldığını, görünce aynı acıları yaşatsa da size, kendinizden daha çok emin birisinin koynunun rahatlacağını açığa vurmuştur... film bittikten sonra akılda bir çok soru bıraksa da anlayacağınız mesaj size yetecektir.
eksikleri, her filmde olduğu gibi tabii ki vardır.
arabanın düştüğü sahnede görüntü açısından bir çok eksik vardır mesela. bir diğer örnek de, senaryoda olan eksiklik, zeynebin kadını kompleks haline getirip kocasının en yakın arkadaşıyla sevişmesidir.
Filmi bugün seyrettim. Daha önce de medyaya yansıyan Nurgül Yeşilçay'ın filmde görünen jartiyerleri dışında bir haberi dikkatimi çekmemişti.
Film bir başyapıt değil ama bu kadar kötü eleştiriyi de hakedecek bir film de değil. Benzerlerini Hollywood'da da görebileceğimiz kurgusu dertli. Ama gerek dizi sektörümüz gerekse film sektörümüz bu dertten fazlasıyla muzdarip zaten. Bir çok görülmesi gereken sanatçı performansı bu kurgu beceriksizliği ve senaryo eksikliğinden ziyan olup gidiyor zaten. Ya da çok iyi bir hikayeye sahip olan dizi tutunca, rating alınca uzatılması yoluna gidiyor ve hikaye genişletiliyor. Böylece boka sarıyor. Demem o ki iyi ki dizi versiyonu yapılmamış da film olarak yapılmış.
Filme dönelim: Aslında bu filmi evli olmayanların evli olanlarla aynı tadı alarak izlemesi biraz zor. Hele ki bir de benzer şeyler yaşamışlarla... O tamamen imkansız. Oysa ki ülkemiz büyük şehirlerinde bu hikaye her gün gırla yaşanmakta. Öyle ya da böyle, ya yaşıyorsunuz ya da yaşayanlara bir şekilde temas ediyorsunuz. Bu yüzden bazı yazarların sorduğu soruyu cevaplayayım hemen. Bu hikayedeki hangi karakter olursanız olun bırakıp gitmek o kadar kolay değil. Bırakılmıyor hiç bir şey. Zaten bir süre sonra bu yüzden içinden çıkılmaz hale geliyor. Ne aldatan olun ne de aldatılan kolayca yeni bir yaşama yelken açamıyorsunuz. Bunun ise pek çok sebebi var. Öncelikle eşinizi de gerçekten seviyorsunuz ama kendinize hak gördüğünüz o yaşanmamış ya da bir şekilde yarım bırakılmış aşkı da yaşamak istiyorsunuz. Eşinizi ya da sevgilinizi inciteceğinizi bile bile devam ediyorsunuz. Bundan kendinizi alabilmeniz gerçekten çok güçlü bir irade gerektiriyor. Çoğunlukla kimse bu iradeyi gösteremiyor ve hayatın içinden çıkan herhangi bir zorunluluk belirene kadar belirsiz olan bu yolda ilerlemeye devam ediyorsunuz. Sosyolog ya da psikolog değilim ama belki de çekici gelen, ihtiyacını hissettiğimiz bu belirsizliğin verdiği heyecandır.
Aldatılan evli kadının bırakmaması ise daha ilginç. Ama benim şahit olduğum olaylarda aldatılan kadının bırakamaması aldatan eşine karşı olan sevgiden kaynaklı değildi çoğu kez. Onlar başka bir kadına karşı verdikleri mücadeleyi kaybetmemek için bırakmıyorlar. Ama aynı zamanda eşlerine belki de ilk defa böyle bir olay yaşadıklarında gerektiği gibi sahip çıkıyorlar. Çünkü bilirsiniz; kendi başınıza gelene kadar duyduklarınızın, okuduklarınızın kendi başınıza da gelebileceğine inanmıyorsunuz. Ama geliyor...
Bırakıp o anki aşkın peşinden koştura koştura gidememenin bir sebebi de korku. Çünkü her ne kadar yaşadıklarınız normak hayatınızın dışına kaçmış olup sizi rahatsız etse de yaşamadığınız yepyeni bir hayatın vereceği korkudan da iyi. Bilinmezlik korkutuyor insanı. "Ben sonra ne yapacağım" diye düşünüyor ve kaybetmeye başladığınız hayatı yeniden ele geçirme savaşına giriyorsunuz.
Bu açıdan bakacak olursak sanırım çok az kadın Zeynep gibi davranıyor. Zaten filmi çekici kılan şey de buydu. Zeynep bir şekilde düşmanı olarak görülebilecek Nazlı ile yüzleşme ve onu tanıma yoluna girdi. Bu genel olarak pek tercih edilmez. Aldatılan genelde toplumun ahlak yapısı nedeniyle kendini mağdur ve haklı görür. Bu yüzden kimi kez hır gürle, kimi kez şiddetli ağlama nöbetleriyle, kimi kez de yakın çevresine durumu anlatarak aldatanı yalnız bırakma yöntemine girerek mücadelesine devam eder. Zeynep karakteri filmde bambaşka ve ilginç bir yola girdi. Bu filmi çok ilgi çekici bir hale getirdiyse de başta söylediğim kurgu eksikliği nedeni ile sonunu getiremedi.
Filmin bir diğer ilgi çekici yönü ise senaryosunu doğrudan kimseyi suçlayan bir yapı içinde başlatmaması ve devam ettirmemesi. Aslında filmde herkes masumdu. Yıllar sonra karşılaşılan eski aşkınıza hala yanık olduğunuzu anladığınızda çok sevdiğiniez bir karınız vardır. Hemen herşey yolundadır. işte tam da bu durumda kimse "dertsiz başıma dert açmayım" demez. O belayı kollarını açarak karşılar. Sonuçlarına da katlanır. Bu yüzden Ferhat karakteri toplumda sık karşılaşılan olmasa da fazlasıyla yaşayan bir karakter. Belki şaşıracaksınız ama her erkek seks için aldatmaz eşini. Şaşılacak kadar ciddi bir yüzdeye sahip olan bir de "aşk" arayanlar vardır. Aradıklarını çoğu kez bulurlar ama bu sefer de huzurlarını kaybederler. Üstelik bu tip ilişkiler sonrası genelde sular durulduğunda kimsenin memnun kalmadığı bir sonuç kalır elinizde.
Film bunun çok muhakemesine gitmiyor. Bunu Nazlı'ya meslek olarak eskort kız seçilmesinden anlıyoruz. Nazlı her ne kadar başkaları yüzünden çok acı bir yaşam yaşamasına rağmen evli bir adamın yuvasını yıkan kötü kadın aslında. Bu yüzden filmin sonunda onuru da gözetilerek en uygun son seçilmiş kendisine. Ama gerçek hayattan çok ama çok uzak. Sonunda da aile yapısı bozulmadığı gibi küçük kız da hem yeni bir anneye hem de yeni bir babaya kavuşuyor. Sanki annesini yitiren bir çocuğun hiç tanımadığı insanları anne ve baba olarak kabul edebilmesi çok kolaymış gibi bir sorunsalı da hiç açmak istemiyorum.
Oyunculuklara gelince tayanç Ayaydın, Nurgül Yeşilçay ve Ezgi Asaroğlu da başarılıydılar bence. Tayanç Ayaydın'ın kimi sahnelerdeki duygusallığı göreceli olarak abartılı gelebilir. Ama Nazlı karakteriyle ilk tartıştıkları sahneler insanın içinde gerçekten bir lezzet bırakıyor. Çok ağdalı olmamasına rağmen gönül tellerimizi titreten bir yapıdalardı. Nurgül Yeşilçay'ın karakterinden en dikkat çekici taraf ise abartılı derecede saflığı hatta aptallığı diyebiliriz. Temiz kalpli mi desek ne desek bilemem ama feleğin sillesini heme her pozisyonda yemiş biri olarak daha olayın başında her şeyi çakabilirdi. Nurgül Yeşilçay'ın zaten çakmak çakmak çakan gözlerinden her daim zeka fışkırırken bu rolde böylesi aptalcık olması yadırganabilir. Esra Asaroğlu ise filmin genelinde ya ağladı ya da ağlamaklı bir suratla dolandı durdu. Ama o kadar güzel yaptı ki bunu kendisinden daha deneyimli olan oyuncular karşısında pek sırıtmadı. Hatta açıkça söyleyeyim onun oynadığı sahneler daha çok olsun istedim. Elbette eleştirileri haklı çıkarak bazı sahneler de vardı. Sanırım bunlar filmin daha başarılı bir gişe yapması için ayarlandılar. Nurgül Yeşilçay'ın jartiyeriyle asansöre binmesi, Eşi antalya'dayken sanki her an sevişmeye hazır bir uyku kıyafeti ile onu bekleyen karısı Zeynep'in göğüs frikiği verdiği sahneler gibi. Elbette bir de girdilere konu olan Aldatılan kadının aldatması olayı var. Zeynep eşinin çok da hazetmediği iş arkadaşıyla hem de iş yerinde sevişir. Filmin en olmamış yeriydi bence. Çünkü film hikaye olarak aldatılan kadının intikam almasıyla değil de eşini tekrar elde etmesi üzerine kurgulanmışken sanki başka bir filmin hikayesi işin içine giriyor ve ne başı ne de sonu filmi etkileyecek bir sahne giriyor filme. Osman Sınav'ın bu sahneyi ne amaçla filmde bıraktığını anlamak benim açımdan pek mümkün değil. Ama şu anda internet ortamında "Ezgi Asaroğlu Sevişme" aramalarının cevabı olmaktan öteye geçmediğini düşünüyorum. Ayrıca burada seyrine gerçek performansını ortaya koyabildiği ortamlarda doyum olmayan Teoman Kumbaracıbaşı'nı harcamak olarak bakabiliriz. Bu adam çok daha verimli kullanılabilirdi oysa ki...
Nihayetinde bazı filmler vardır ki bir daha seyredesiniz gelmez. Bu filmi ise bir daha gönül rahatlığıyla seyredebilirim. Ama keşke ortaya koyduğu sorulara cevap vermese bile tartışma konumunda bırakabilseydi. Başyapıt değil ama seyredilesi...
tam bir dram filmi. oturup ağladım lan. sanki ben aldatılıyormuş gibi Zeynep ile beraber ağladım. film güzel mi hayır ama meme ve bacak görmek isteyen abazanlar için Uygun.
izledikten sonra kafamda bir çok soruya neden olan filmdir. Bir kadın nasıl bu kadar sadık olabilir ki adam seni aldatmış daha neyine hala onu affediyorsun filmin bir tek burası aklıma yatmadı gerçekten o kadar çok nasıl sevilebilir bir insan aldatılmayı kabullenecek kadar
türk sinemasına yeni bir adım attırmış olan filmdir. üstelik oyuncuların yıllar içerisinde kendilerini ne kadar geliştirdiklerini de rahatça gözlemleyebiliyoruz. kurgusu son derece harikaydı ve kimse sonunu nokta atışı yaparak tahmin edemedi. filmde olan kurgu aslında ne kadar iki kadın bir erkek gibi görünse bile yaşamın bütün evreleri var. herkesin kendini rahatlıkla bulabileceği bir film. izlenmeye değer.
Osman Sınavı çok bilmezdim ama bu filmden sonra öğrendim. Kesinlikle hem yönetmen hem de senarist olunamıyormuş sayesinde anladık. Güzel türkçe senaryo ve senaryo yazarı ypktur görüşümüzü güçlendirdi kendileri bu filmle. Bir şey bu kadar mı eline yüzüne bulaştırılır gördük. Filmin ilk yarısı yukarılarda da dendiği gibi gayet hoş. Konu sağlam ama sonuna Osman sınav dokunuşları ile ulaşıyorsunuz ve rezil olyor film. En saçma durumlardan biri o arab patlatma sahnesi. Arkadaş bu kadar kötü bir son olabilir mi. Nurgül yeşilçay yaşlanıyor ama Ezgi asaroğlu da klişeye bağlamış durumda. Yüz mimikleri ile nereye kadar. Oyunculuk yüz değildir sadece ve ayrıca sadece sevişebilmek de değildir. Ama öğrenir belki ilerde. Velhasıl paranızı çöpe atmayın başka bir filme gidin daha sonra dvd alır evde seyredersiniz bu filmi.
porno morno değil. şu film amerika'da çekilmiş olsa dibiniz düşerek izlerdiniz. ha filmi beğenmedim orası ayrı. kurguyu önemsemeyerek sadece 1-2 sevişme sahnesiyle sansasyonel olmaya çalışmış bir film.
öncelikle,tayanç ayaydın'ın aliyeden sonra geçirdiği evrimi hepimiz görmüş bulunduk bu filmle.o kaslar o dövme o gamzeler en önemlisi nazlıyı ilk gördüğündeki o ağlamaklı bakışıyla yapma der gibi bakması beni eritti zannerdersem.
yapılan yorumlara baktım da bi çok kişi beğenmemiş,yarısında çıktım diyenler bile var,bense bu sene izlediğim en vurucu filmlerden biri diyebilirim.belki karakterlerde kendi hayatımı gördüğüm için,belki başka yönlerden bakabildiğim için bilmiyorum.
filmi aslında 3 kişinin gözünden yorumlamak lazım,aldatılan kadın,aldatan ve ilk aşkı arasında sıkışmış erkek ve ilk aşk.hepsi bi yönden haklıymış gibi dursa da filmi izlerken aldatılan kadına bi türlü anlam veremiyorsunuz.lan ben olsam hepsini sikerdim derken buldum kendimi,kadın gidip arkadaş oluyor nazlıyla. hayatına girmeler filan.çok ilginç gerçekten.ferhatın yaptıkları,önce nazlının yatağına girip sonra karısına dönmesi,karısının onu herşeyi bilirken o kadının yatağından kalkıp geldiğini bilirken hala kollarını açıp onu alması bize aldatılan ama bırakamayan çok seven kadını hatırlatıyor.e bi yere kadar gurur diye bişey var demeyin,insanın gözü yaşadığı şoktan hiçbişey görmeyebiliyor! bir yandan kocasını başka bi kadına yaptırması, orda iş arkadaşına da benim ondan neyim eksik,benden daha mı iyiydi diye bağırırken onun dudaklarına yapışmasını çok doğal buldum.insan o şoktan herşeyi yapabilir.yalnız oyunu fazla sürmesi ve ferhatın onu yakalaması,biraz sıktı gibi geldi.hele sonunda masal!a sahip çıkmaları,3ü birlikte resim yapmaları filan oha falan olduğumun resmidir.
ferhatın yönünden bakarsak,evet karısını 'çok' seviyor ama aldatabiliyor.kim olursa olsun,ister ilk aşk,ister adriana lima aldatmanın hiç bir şekilde açıklaması yoktur.seven insanın aldatabilmesini de aklım almıyor.ama oğlumuz ferhat bi yandan nazlı ona artık durmalıyız derken duramayız nazlı,biz yıllar sonra bir araya geldik ve bişiler yaşadık bu tesadüf olabilir mi demesi,resmen karısına dur bakalım sen bi kenarda bende geçmişimle hesaplaşıp geleyim demesinden farksız.bi yandan nazlının yatağına girmesi,elinde şarapla gülle kapısında belirmesi,sonra ordan çıkıp hiiiç bişey olmamış gibi karısının yatağına girmesi bravo diyorum şerefsizliğine.ama oyunculuk olarak hakkını verelim ki,nazlıyı ilk gördüğünde o karnına yumruk yemiş gibi bakışları,ağlamaklı suratı,yapma okuma o şiiri der gibi bakması,nazlı intihar ettikten sonra kapı önünde kendini yere atarak ağlaması,çaresizliğin resmidir.
nazlının yönünden bakarsak,ilk aşkı,ilk erkeği,kollarından çekip alınarak bi pezevege hapsoluşu insanın içini gerçekten acıtıyor.yıllar sonra ilk aşkıyla böyle bi ortamda karşılaşması,başka erkeğin kucağından alınması,orospu muamelesi yapılması,en sonunda başından kurtulamadığı belalısıyla birlikte kendini ölüme teslim etmesi.yazıklarla geçen bi hayatın sahibi nazlı.
film boyunca sadece 1 şarkının dönmesi,ama her sahnede başka duygular hissettirmesi de ayrıca başarılıydı.
aşk gibi yüzyıllardır anlatılan, ve daha dibi görülmemiş bir madenin içine etmiş, bırakmışlardır bu filmle. ilk defa, ahir ömrümde ilk defa, filmin yarısında çıktım. Dayanamadım bu işkenceyi. Başrol oyuncularının, başta Nurgül Yeşilçay olmak
üzere çok büyük paralar karşılığı oynadıklarını düşündüğüm, ama buna rağmen, neden bu filmdeyiz, neden bu replikleri söylüyoruz, kurtarın bizi bu filmden diye bağırdıklarını her sahnede hissettiren filmdir. Bize bunu neden yaptın Osman Sınav?
herkesin birbirini s*ktiği film. en son ferhat karakterinin şahin karakterini s*kmesini bekledim ama gerçekleşmedi. bu filmde ağlayanlar da cinsel hayatı kötü olanlardır, daha doğrusu olmayanlardır. filmin son sahnesi de cüneyt arkının uçurumdan yuvarlanan oyuncak arabalar sahnesini aratmadı.
leyla ile mecnun dizisinin leylası ezgi asaroğlununda bulunduğu güzel olmasını umduğumuz(filmde ezginin olması ayrı bi güzellik) tipik bir iki kadın bir adam filmi gibi.
Ezgi asaroğlu için izlenmesi gereken 10 üzerinden 6.2 notu hakeden film. Filmin en etkileyici sahnesi nurgül yeşilçay'in yağmurlu havada arabayı sürerken direksiyonu kırıp uçurumdan yuvarlanarak ölmesiydi.