insanın hayatına kaç kişi girerse girsin sadece bir tanesinin yeri diğerlerinden çok daha başkadır... insan ömründe bir defa yürekten sever. 'çok kişi girdi hayatıma ama 2-3 tanesini de sevdim' diyenlerin bile eminim bir tanesinin sevgisi o sevdim dediklerinden daha üstündür. aşk böyle bir şey... “ben onu çok sevdim kalbimde yeri bambaşkaydı” dediğin kişi de yıllar sonra karşına tekrar çıkıyor ve hikaye burada başlıyor... mantık devre dışı, kalp devrede. kalbe karşı koymak ne mümkün. kocasını seven bir eş, kocası kalbine yenik düşüyor ve sonra olan oluyor... kadın aldatıldığını öğrendikten sonra hırsına ve öfkesine yenilir o da kocasını aldatır... bazı yerde çok duygulandım bazı yerde öfkelendim ama keyifle izledim.
izlediğimde kendisini o kadar seven bir kadını aldatan adama ayrı kendisini aldattığı halde hem de onu aldattığı eski sevgilisinin çocuğunu evlatlık edinip o nalet adama geri dönen aptal kadına ayrı sövdüğüm film.
izlemeseniz de hiçbir şey kaybetmeyeceğiniz zaman doldurmak için izleyebileceğiniz bir filmdir.
şimdi en takıldığım detaylara gelmek istiyorum;
filmde araba süren kadını elleyen mıncıklayan bi kart zampara var lan ben araba süren arkadaşımı bile konuşturmamaya çalışıyorum ki dikkati dagılmasın kaza yapmayalım diye araba suren kadinin dikkatini dağitiyosan olumu goze almissindir demektir bi kere..
nurgul yesilcay in arabayi ucuruma surdugu sahnedeki o arabanin devrilmesi ve patlamasi stv nin efektlerini mumla aratir bi kere.
bi kere kocasini aldatan kadinin kocasini aldattigi kadinla arkadas olmak neyin kafasıdır anlamış değilim.
bi kere kocanın arkadaşıyla yatıp sonra dan hiçbir şey olmamış gibi bi insan nasıl yüzüne bakar kocasının ya üstelik adamcağızın boynuzlandığından bile haberi yok.
bi kere bi erkek karısını her an becermek için fırsat kollayan bi adamla nasıl arkadaş olabilir ya.
kısacası çok çarpık ilişkiler barındıran mide bulandırıcı filmdir.
Saçma sapan bir olay. Öyle izleyecek bir sey var mı diye baktım bu çıktı karşıma. Böyle insanlar var biliyorum ama ne bileyim insanlığın böyle olmasına anlam veremiyorum. Atlata atlata izlediğim film.
Yorumalardan anlıyorum ki, hiçkimse bu filmi izlemeye cesaret edememiş.
Güya yorum yapacak kadar izlemişler.. Ancak ne yazık ki anlamaya ve idrak etmeye cüretleri yetmemiş; kendi hayatlarından ufacık ufacık da olsa paralellikler görmüş olsalar gerek ki buna tahammül edememişler, filmi rahat rahat izleyememişler.
Herkese hak veriyorum. Zira izlerken, insan taraflardan biri olarak bu durumu yaşama ihtimalinin olup olmadığını sorguluyor ve herkes kadar böyle bir ihtimalin olduğu sonucu ile karşılaşıyor ve haliyle bu can sıkıyor. Korkunç çünkü çok korkunç.
Film son derece Keskin ve net üç karakter üzerine inşa edilmiş. Ama sadece konusu bağlamında değil, x-y-z değişimiyle hayatın her alanlarına dönüştürülebilecek bir kurgu bu.
işte bu yüzden de çok rahatsız ediyor. Zira insanın en büyük korkularından biri üzerinde yükseliyor herşey.
Bir süre önce televizyonda denk gelmişti, bugün dvd'sini sipariş ettim.
dün gece izledim ve vay "amınaki" dedim. bazı durumlarda saçmalamışlar elbette ama yine de nurgül yeşilçay faktörü bambaşka...
ezgi hanım film boyunca ağlıyor haklı olarak, ağlasın da zaten ama bu hanım kız hemen her yerde ağlıyor. kursta ağlıyor, yemekte ağlıyor, nazlıyla beraberken ağlıyor, kocasıyla beraberken ağlıyor, anasıyla babasıyla ağlıyor, her yerde ağlıyor... biri de çıkıp demiyor ki "kızım sen neden ağlıyorsun?"... nazlı ile olan sahnelerde sürekli ağlıyor ama nazlı anlatmaya devam ediyor mesela... ya da kocasıyla sevişecek, ağlıyor, herif sevişmeye devam ediyor... ya da kursta ağlıyor, hocası gelip "aa ne güzel desen yapmışsın fırına verecez" falan... lan olum kadın paramparça lan, saçı başı dağıttı en sonunda kimsenin sikinde değil.
herif de nazlının yanından çıkıp karısına gelip sarılmalar, dokunmalar falan filan... yani erkek aldatır, orospu çocuğudur anlarsın ama bu kadar olmaz. aldatma tabii ki meşru değildir hiçbir şekilde ama bunun da belli sebepleri vardır. bu filmdeki sebepler bana hassiktir lan dedirtti. bilemiyorum altan...