Toplumda yaygın olan inanç, düşünce, davranış, zevk ve isteklere karşı geliştirilen bir tepki, duruştur. Yerleşik ve doğruluğundan şüphe edilmeyen, yüksek anlamlar yüklenen şeylere Meydan okuma arzusundan hareketle yola çıkılır.. sonuçta o şey zorunlu olarak Karşıtını ortaya çıkmak zorunda bırakmıştır. Reddetmenin mantıklı açıklamasını mevcut durumun eleştirisi üzerinden yapabiliriz.
Aşk da diğer pek çok akıl dişı saçmalık gibi reddedilmelidir. Aşk denen şeye ve kendilerini buna inandıranlara meydan okumalı hatta saldırmalıyız. Iki cinsiyet arasındaki iliskiye böylesine aşkın anlamlar yüklemenin sonucu ne olur diye düşünecek olursak, karşı taraftan görülen yoğun ilgi ve sevgiyi kişinin kendi benliğine yüklemeye hazır olması, bu sefer kendinde yüksek bir anlamın bulunduğunu ona düşündürecektir.
insanların eksikliğini duydukları şeyler ile fazla meşgul olmaları sonucunda, o eksiklikleri derinleştirerek hastalık haline getirmeleri bir panzehirin ya da abartılmış eksikliği karşılayan abartılmış bir çarenin ortaya çıkmasına neden olur.
Yani en önce böyle bir ihtiyaç yaratılır bu ihtiyacın olusmasında elbette ki bireyden daha çok toplumun, medyanın, çağın rolü vardır.
Belki de aşkın doğru bir tanımlamasını yapmak gerekir. Abartmadan son derece sade bir biçimde.
O da nedir? Bence şu olabilir. Daha fazlası değil.
Schopenhauer'in cinsel aşkın metafiziğin'de denk gelmiştim.
'Aşk, bir dış sebebin tasavvuru eşliğinde ortaya çıkan bir iç ürpermesidir' spinoza.
Aşk buysa problem yok. Ama onu başta da dediğim gibi yokluğunda ve varlığında dallandirıp budaklandiracaksak. O şey ilgi, çekim, sevgi olmaktan çıkıp hastalıklı bir hâl alır.
Görünen de şu ki, insanlar bu hastalığın adına aşk diyor ve onu istiyor onu arzuluyor.
Yükseklerde bir yerde olmak, yaşamak ve doyumsuzluk içinde.