peki o üzüldüğünde insan neden sanki dünyanın sonuna gelmiş gibi hisseder ve nefes alamaz olur onun morali düzelene kadar? demek ki aşk diye bir şey var... *
doğru olduğuna katıldığım bir önermedir. bunu anlamak için önce aşkın tanımına bakalım; bir insanı sürekli düşünmek, yanında olmasını istemek, onu "o" olduğu için sevmek, hayatının sonuna kadar ona yüksek sadakatle bağlı kalmak, gözü ondan başka kimseyi görmemek. aşk budur peki çevremizdeki insanlara baktığımızda bu duyguları ölümsüz bir şekilde yaşayıp yaşatabilen kaç kişi var? uzun süre evli kalmış ortayaş üstü çiftlerimiz bile eşini "aşık olduğu kişi" değil "hayat arkadaşı" olarak görüyor, tutku, istek, romantizm hiçbirşey kalmamış ve sadece hayat karşısında yükleri ve çeşitli görevleri paylaştığı kişi olarak görüyorlar.
Gençlerimize baktığımızda baştan seni seviyorum sana aşığım diyen kızlar herşeyi yerine oturtsanız ve her istediğini yapıp onun mutluluğu için ne kadar kendinizi parçalasanız dahi zamanla sizden mutlaka sıkılıp yeni arayışlar içine girmeye başlar. aşık kalabilme süresi maksimum 7 aydır. o zaman demekki aşk aslında gelip geçici bir hevestir, sadece yeni maceralar yaşama isteğidir. fakat çoğu edebi eserde "aşk" adına yazılmıştır, neden gelip geçici birşey için bu kadar eser verilsin ki? o zaman demekki aşk aynı zamanda insanın hayalini kurduğu sürekli öyle hissettirebilecek birinin varlığına inanmak istemektir, yani tamamen hayalperestliktir.
edit: 2.paragraftan itibaren sadece kızlardan bahsettim, erkeklerde aynı şekilde bıkar, cinsiyetle alakasızdır.
vardır. onu gördüğünde karnında cıvılcım gibi bir şey oluşur. basur değilsen hissedersin. sonra o cıvılcım yukarı doğru kalbe ulaşır. kalp hızlı hızlı atmaya başlar.
hadi işimize gelmeyen, canımızı sıkan her şeyi inkar edelim. hadi aşk dediğimiz şeyi insanlardan esirgeyip, onu bilinmez alemlerdeki çok yüce lordlarımıza saklayalım. hadi mantıklı(!) olalım.
doğru soru: aşkın ne olduğudur.
alemlerin ötesindeki gaybları bilmem de bu dünyada aşktan daha mantıklı bir şeye daha rastlamadım. aşkla karşılaştırıldığında her şey ona göre daha saçma ve daha mantıksız geldi.
neden aşık olunan kişiyi görünce bünyede çeşitli salgılar salgılanıyor? (bkz: glutokortikoid) bilim adamları bile kimyasını çözmüş hacı.
aşk insanın sonsuzluğu istemesidir. onun hayat öğretmedir. ne kadar yalama-yavşak, cıvık insan varsa dikkat edin, ya hiç ya da samimi bir aşk yaşamamıştır.
aşk insanın bu en uzak isteği olan sonsuzluk güdüsünü simgelerken nasıl yoktur, nasıl mantıksızdır, nasıl gayr-i beşeridir.
insan sex yapmadan bile yaşayabilir, en fazla abazan olur ya da ne bileyim işini eliyle görür ama aşık olmadan hakkıyla tam bir insan bile olamaz. olursa da, tek ödevi, hayatını devam ettirecek ihtyaçlarını karşılamak olan hayvan gibidir.
ha ama sen bu aşk değil, erkekliğin/kadınlığın tabiatıdır dersen, bir şey diyemem. dedim ya, doğru soru: aşkın ne olduğur; çünkü verilen cevaplar her zaman bu yönde olacak.
e vardır da aşkın bir ömrü vardır, ölür aşk zamanla. ne o, siz aşkı hiç bitmeyecek br şey mi sanmıştınız? dünyada öyle bir şey var mı ki aşkın üzerine bu kadar ağır bir sorumluluk yüklüyorsunuz? *
aşkın yokluğu âşığın yokluğundandır. âşık için hayat baştan başa aşktan ibarettir. amma nefsani arzularını, tutkularını, ihtiyaçlarını aşk diye isimlendiren zaten en başından kaybetmiş*, vahşi bir ormanda eli apış arasında can havliyle ne yapacağını düşünerek kalakalmıştır. ona aşkın yokluğu falan koymaz ki zaten onun için aşk yoktur. içine düştüğü durumdan sıyrılamadıkça onun için tek önemli şey hayatın en alt basamağı olan açlığını gidermek için avlanmak ve postu deldirmemek, düşmemektir.